ANKARA (İHA) - "Türkbank ihalesine fesat karıştırdıkları" iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Güneş Taner'in Yüce Divan'da yargılanmasına bugün devam edildi.
Anayasa Mahkemesi'nin "Yüce Divan" sıfatıyla yaptığı yargılamanın sabahki oturumunda 4 tanık dinlendi. Tanıklardan, o dönemde Ticaret Bankası Emeklileri Vakfı Başkanı olan Celal Balabanlı ilginç açıklamalarda bulundu. Türkbank'ın yüzde 85 hissesinin kanuna aykırı olarak satıldığını savunan Balabanlı, "Bu ihalenin alıcısı önceden belirlenmiştir. Şartnamede buna göre hazırlanmıştır. Sermayesinin ne kadar olduğu belli olmayan firmaya banka verilmiştir. Bu ihale başbakan ve alıcıların devlet ve Sayıştay denetimi dışında kanun dışı yaptığı eylemlerdir" dedi.
Türkbank ihalesi ile ilgili yöneticilerin tehdit altında olduğunu iddia eden Balabanlı, "Bu ihale devlet ve Sayıştay denetimi olmadan dünyada ilk defa Televizyondan yapılan ihaledir" diye konuştu. Türkbank'ın hileli bilançolarla ihaleye çıkarıldığını iddia eden Balabanlı, o dönemde Türkbank'ın sermayesinin artırılması için uyduruk firmalara, uyduruk krediler verildiğini ileri sürdü. Türkbank ihalesinin Tamer'in onayı ile başladığını belirten Balabanlı şöyle konuştu:
"O dönemde Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanı olan Ufuk Söylemez'in talimatıyla Türkbank'ın sermayesinin tümüne TMSF tarafından el konulmuştur. Türkiye'de ilk defa TMSF Anayasa'ya aykırı olarak Hazine'nin hissesine el koymuştur. Bunun üzerine Hazine Bölge İdare Mahkemesine gitti ve yürütmeyi durdurma kararı aldı."
4 Ağustos 1997 yılında Taner'in talimatı ile banka yönetiminin TMSF'den alınıp Hazine'ye devredildiğini kaydeden Balabanlı, "Sayın Bakan bu dönemde mevzuata aykırı olarak Bankaya mevzuat aktarımı yapmıştır" dedi. İfadesinde Yılmaz'ı suçlayan Balabanlı, seçimlerden önce Yılmaz'ın Milliyet gazetesi ve ATV televizyonunu almak istediğini bunu da İskenderun'da yaptığı bir toplantıda dile getirdiğini kaydetti. Türkbank İhalesi sürecinde Alaaddin Çakıcı'nın bazı komisyon üyelerini arayarak ihalenin Korkmaz Yiğit'e verilmesi için tehditte bulunduğunu ve daha sonra bu konuda komisyon üyelerine tehdit mektubu gönderdiğini söyleyen Balabanlı, İhale Komisyonu'nun bu mektubunu oy birliği ile gündemine almadığını kaydetti. Balabanlı bu tehdit mektubunu 1999 yılından 2004 yılına kadar kasada sakladıklarını, Yılmaz ve Taner için kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu'na kadar bu zarfın kasada kaldığını ve daha sonra Komisyona teslim edildiğini söyledi.
Türkbank ihalesini Korkmaz Yiğit'e verilmesini eleştiren Balabanlı, Yiğit'in ihalede verdiği 600 milyon dolarlık paranın Hazine tarafından kaynağının gösterilmediğini kaydetti. Balabanlı, "Korkmaz Yiğit bu parayı nereden bulmuştur. Bu belli değildir" dedi. Balabanlı ifadesi sırasında Yılmaz ve Taner'in avukatları sık sık tanığın avukatını keserek söz almak istedi ancak Mahkeme Başkanı Mustafa Bumin buna izin vermedi.
Duruşmada söz alan Yılmaz'ın avukatı Uğur Alacakaptan, tanık Balabanlı'yı suçlayarak ifadesinde husumet beslediğini öne sürdü. Alacakaptan, "Oyuncağı elinden alınmış bir çocuk edası ile bir takım iddialar gündeme getirmiştir" tepkisini verdi. Balabanlı ihale sürecinde Çakıcı'nın isminin çok eskiden beri geçtiğini hatta daha önceki yönetim kurulu üyelerinin de bu yüzden istifa ettiği yönünde duyumlar aldığını söyledi.
Duruşmada söz alan Avukat Aydın Metin, zarfın içindeki yazının muallakta olduğunu savundu. Bunun üzerine tekrar konuşan Balabanlı, "Biz o zarfı tehdit olarak almadık. Tehdit bizim vakfımıza sökmez. Bizim vakıf olarak diyetimiz yoktur, diyeti olanlar korksun" dedi.
"İHALE SÜRECİNDE ÇAKICI'NIN BAZI KOMİSYON ÜYELERİNE KARŞI YAPTIĞI TEHDİTLER İLE İLGİLİ DUYUMLAR GELDİ"
Duruşmada tanık olarak dinlenen dönemin Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Aydın Esen, aynı zamanda TMSF'nin yönetim kurulu üyesi olduğunu söyledi. O dönemde Türkbank'ın satılması için gerekli işlemlerin başlatıldığını hatırlatan Esen, ihaleye beş tane grubun şartları oluştuğu için katıldığını söyledi. İhalenin Merkez Bankası'nda ve basına açık olarak yapıldığını hatırlatan Esen, ihale sürecinde zaman zaman Çakıcı ile ilgili duyumlar geldiğini söyledi. Esen, "İhale sürecinde Çakıcı'nın bazı komisyon üyelerine karşı yaptığı tehditler ile ilgili duyumlar geldi. Fakat biz o dönem görevimiz gereği duyumlarla hareket etmemiz söz konusu değildi" diye konuştu.
İhale sürecinde bir gazete yer alan Korkmaz Yiğit ve Çakıcı ilişkisini anlatan haber üzerine bu konuda bilgi almak üzere Emniyet'e yazı yazdığını anlatan Esen, "İhalenin sonuçlandığı günün akşamı saat 17.50'de bana iki kişi geldi. Kimliklerini göstererek bana sivil polis olduklarını söylediler. Çakıcı'nın Türkbank ihalesine etki ettiğine dair ihbarların olduğunu söyledi. Gelen yazıda bu konuyla ilgili birimlere bilgi verildiği kaydediliyordu" dedi.
Esen, ihale süreci devam ederken Çakıcı'nın ihaleye etki ettiğine dair kasetlerin ortaya çıktığını hatırlatarak, bunun üzerine ihalenin iptal edildiğini söyledi. Mahkeme Başkanı Bumin'in "Emniyet'in yazısı geldikten sonra neden ihaleyi hemen iptal etmediniz" şeklindeki sorusuna Esen şu yanıtı verdi:
"Gelen yazıda ilgili birimlere bilgi gittiği yazıyordu. Ben gazetedeki haberden sonra Hazine'den gelecek cevabı bekledim. Beni tehdit eden en ufak ne bir telefon ne de bir ihbar gelmedi. Bu nedenle savcılık gazete haberine dayanarak ihaleyi iptal etmedik."
Esen, komisyonun teknik çalışma yaptığını, teknik konu olduğu için siyasilere her aşamada bilgi verilmediğini söyledi. Duruşmada söz alan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ok, tanık Esen eleştirdi. Ok, Esen'in gazetedeki haber üzerine emniyeti aramasına duyarlılık gösterdiğini ancak daha sonra Hazine'den cevap gelmeden ihalenin yapılmasının tanığın duyarlılığı ile bağdaşmadığını söyledi. Savcı Ok, Esen'e ihale sürecinde herhangi bir baskı hissedip hissetmediğinin sorulmasını istedi. Bunun üzerine Esen, "Bu süreçte herhangi bir baskı hissetmedim. Kötü lakaplı kişilerin isimleri tertemiz bir ihale sürecine geldi. Emniyetin neden zamanında bana cevap vermediğini benim görevim olmadığını düşünüyorum. Eğer banka iyi bir kişiye satılsaydı bankacılık krizini azaltmamız söz konusu olacaktır."
İhale sürecinde Yılmaz'la hiç görüşmediğinin söyleyen Esen, Taner'le ise bir kez görüştüğünü söyledi. O dönemde Hazine Müsteşarı olarak görev yapan tanık Yener Dinçmen ise müsteşarlığa ihaleyi olumsuz etkileyecek herhangi bilgi ve belgenin ulaşmadığını belirtti. O dönemde ihale ile ilgili dedikoduların olduğunu söyleyen Dinçmen, "Hazine Müsteşarlığı olarak dedikodulara dayanarak işlem yapamayız" dedi. O dönemde kendisinin altında olan birimlerin endişeye kapıldığını söyleyen Dinçmen, Çakıcı ve Yiğit arasındaki ilişkileri kasetlerin ortaya çıkmasından sonra öğrendiğini söyledi. Kasetlerinden yayınlanmasından sonra ihalenin iptali için gereken çalışmaları yaptığını kaydeden Dinçmen, ihalenin iptaline ilişkin yazıyı Taner'e imzalattığını kaydetti. Tanık Dinmen, Korkmaz Yiğit'in parayı ödeyeceği konusunda bir araştırma yapılıp yapılmadığı yönündeki soruya ise, "İhaleye girecekler hakkında gerekli araştırmayı yaptık. İhaleye girenlerin hepsi banka sahipleriydi. İhale girme koşulu olarak banka sahibi olmaları gerekiyordu. Korkmaz Yiğit'in de o dönem bankası vardı" yanıtını verdi.
O dönemde Hazine Müsteşarlığı'nda Banka ve Kambiyo Müdürü olarak görev yapan tanık Adnan Yaylacı ise ihale sürecinde Yiğit ve Çakıcı ilişkisinden dolayı tereddütleri olduğunu Taner'e anlattıklarını söyledi. Yaylacı, Taner'in ise gazetede çıkan haberin bir mahkeme kararı olduğunu ve bu nedenle ihalenin iptal edilmesiyle ilgili doğrudan bir karar verilemeyeceğini ifade ettiğini söyledi.