İZMİR (İHA) - Ege Üniversitesi (EÜ), 2002-2003 öğretim yılına bugün düzenlenen bir törenle başladı. Törende konuşan Kültür Bakanı Prof. Dr. Suat Çağlayan, YÖK Yasası'nın, bir tepki yasası olarak çıkması nedeniyle bugün Türkiye'nin sırtına iki numara dar geldiğini öne sürerek, üniversitelerin saygınlığının artırılması için bu yasada düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi.
Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen ve ev sahipliğini EÜ Rektörü Prof. Dr. Ülkü Bayındır'ın yaptığı açılış törenine, Kültür Bakanı Prof. Dr. Suat Çağlayan, İzmir Valisi Alaaddin Yüksel, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina, üniversitelerin rektörleri, öğretim üyeleri, öğrenciler ve davetliler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın söylenmesinin ardından davetlilere EÜ'nün tanıtım filmi izlettirildi.
Açış konuşmasını yapan EÜ Rektörü Prof. Dr. Bayındır, üniversitenin kuruluşundan günümüze kadar yaşadığı gelişmeleri anlatırken, bundan böyle çok gerekmedikçe kampus içine bina yapmayacaklarını, sadece devam edenlerin tamamlanacağını söyledi. Üniversitenin kuruluşundan bu yana 180 bin mezun verdiğini belirten Bayındır, "Poliklinik hizmetleri, çok önemli hizmetlerden birisi. Bu yüzden biz de önem veriyoruz. EÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'ne yılda 600 bin hastanın geldiği düşünülürse, poliklinik hizmetlerinin önemi daha iyi anlaşılır. EÜ, Türkiye'de ilk defa bir devlet üniversitesi olarak dijital baskıya geçmiştir. Yayınları dijital sistem ile basılmıştır" diye konuştu. Bayındır'ın konuşmasının ardından 2002-2003 öğretim yılında üniversiteye en yüksek puan ile giren öğrenciler ödüllendirildi.
"YÖK YASASI, KALİTE EROZYONUNA NEDEN OLDU" Onur konuğu olarak törene katılan ve "Ege Üniversiteli olmak bir gururdur" diyerek sözlerine başlayan Kültür Bakanı Suat Çağlayan ise, 1980 öncesinin sıkıntılarına bir tepki yasası olarak çıkartıldığını öne sürdüğü YÖK Yasası'nın kalite erozyonuna neden olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"1980'den sonra, 80 öncesinin sıkıntılarını çok aşırı bir yasa ile aşmaya çalıştık. Bir YÖK Yasası çıktı. 80 öncesi sıkıntılarının tepki yasasıydı bu. Bugün bedenimize iki numara dar gelen bir yasa. Bir kalite depresyonu, kalite erozyonu oldu. Bu yasa, politikacılarla elele verdi. Ve dejenerasyon iyice başladı. Sayısal dejenerasyon. Kalite giderek azalırken, sayı alabildiğine artmaya başladı. YÖK Yasası ile politikacılar elele verip, tüm Türkiye'yi üniversiteler ülkesi haline getirdiler. Tabi çok güzel bir kelime 'Üniversiteler ülkesi' olmak. Ama, altında yatan zihniyetin, sadece bir binadan üniversite yapma zihniyeti olduğunu düşünürseniz, hiç de hoş değil. Hala da devam eden bir anlayış var, 'Benim ilimde şöyle güzel bir bina var. Hadi üniversite yapalım' yahut da 'Şöyle bir arazi var. Burayı üniversiteye tahsis ettik. Hadi buraya üniversite yapalım' ya da 'Komşu ilin var da benim niye yok? Bende isterem' anlayışı. Bu kadarla da kalmıyor. Her ile üniversite, her ilçede fakülte, tabi beldelere de yüksek okul yapılacak. Böylesine dejenerasyon, sayısal artış, kalitenin yetişemeyeceği bir dejenerasyon tabii ki ülkeyi çok hoş bir duruma getiremiyor. 40 yıl önce sayısal enflasyondan korkuluyordu. Bundan 20 sene sonra korkunç bir sayısal enflasyon oluştu."
Üniversitelerin kendini kuran ve yöneten YÖK Yasası'nın esiri haline geldiğini de ileri süren Çağlayan, "Sonra ne oldu? İşte sayısız üniversiteler açılmaya başlandı. Doğal olarak, üniversitelerin devletten aldığı paralar azaldı. 15 üniversite alacağına, 80 üniversiteye bölünmeye başlandı. Aldıkları paraları kullanma şansları onlara verilmedi. Üniversitenin hakları çok daha yukarılara çekilmeliydi. Ve üniversiteler, kendini kuran, kendini yöneten bu YÖK Yasası'nın esiri haline geldi. Üniversitelerin sırtında bugün, o bedenine iki numara dar gelen YÖK Yasası'nın çıkıntısı vardır. YÖK Yasası elbette, mutlaka değişmelidir. Türkiye'nin koşulları bu YÖK Yasası'nı taşıyamayacak
durumdadır. YÖK Yasası, üniversitelerin saygınlığını koruyucu bir değişikliğe gitmek zorundadır" dedi.
"VAKIF ÜNİVERSİTELERİ DEVLET PASTASINDAN PAY ALDI" Konuşmasında, vakıf üniversitelerinin anlayışını da eleştiren Kültür Bakanı Çağlayan, bu üniversitelerin kendi paralarını kendilerinin bulması gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle tamamladı:
"YÖK Yasası'nın getirdiklerinden ve daha sonraki değişikliklerden bir de vakıf üniversiteleri oluştu. Vakıf üniversiteleri de ilk bakış da çok cazip gibi gelebilir. Cazip de gerçekten. İçlerinde iyi olanlar da var tabi ki. Daha sonra vakıf üniversiteleri, işte bu pastadan, zaten genişleme şansı pek olmayan ülke bütçesinden pay almaya başladılar. Araziler devletten gelsin, binalar devletten tahsis edilsin, öğrenci başına pay devletten gelsin. Sonra devletten pay alsın ve vakıf üniversitesi olsun. Ve en önemli şey, öğretim üyesi üniversiteden gelsin. Üniversite 30 senede yetiştirecek, siz parayı bastıracaksınız iki dakikada alacaksınız. Tabi ki, onların sahip olacağı parasal olanaklara devlet üniversiteleri sahip olamayacaktır. Her zaman bu kaçış, o yönde olacaktır. Devlet üniversitelerinin altının kazılmasına, oyulmasına olanak vermeyecek bir sistemin getirilmesi şarttır. Vakıf üniversiteleri çok iyi kontrol edilmiş, çok iyi denetlenen özel üniversiteler haline gelsinler. Kendi paralarını kendi bulsunlar, harcasınlar."
Bakan Çağlayan'ın konuşmasının ardından Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, "Sınırlar ve Sorumluluk Bilinci" konulu ilk dersi verirken, Fransa'da yapılan Dünya Halk Oyunları Olimpiyatları 2001 yılı birincisi EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Türk Halk Oyunları ekibi de bir gösteri sundu.