BERLİN (İHA) - Eski Başbakan Mesut Yılmaz, hakkında bir iddia bulunması durumunda, bunun hesabını yargıya vermesi gerektiğini söyledi.
Mesut Yılmaz, Almanya'nın Berlin kentindeki Alexander Von Humboldt Üniversitesi'nde yaptığı "Türkiye ve AB" konulu konferansın ardından Yüce Divan'a sevk edilmesi hakkındaki soruları yanıtladı.
Yüce Divan'a sevk edilmeyi kendisinin istediğini belirten Yılmaz, "Bana göre ülkeyi yönetenler her zaman bunun hesabını vermek zorundalar. Benim hakkımda bir iddia varsa ve bu iddiaya inanlar da varsa benim de bunun hesabını yargıya gidip vermem lazım. Soruşturma Komisyonu'na 'beni Yüce Divan'a gönderirseniz memnun olurum' dedim. Şimdi sağolsunlar gönderdiler. Bazılarının hesap vermekten kaçmak için dokunulmazlığın arkasına saklanmaları kabul edilemeyecek bir husustur. Seçim taahhütleri olmasına rağmen dokunulmazlıklarını kaldırmaya yanaşmamasıdır" dedi.
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği konusundaki soruları yanıtlayan Yılmaz, "Hükümet herşeyden önce 17 Aralık'ta, komisyonun tavsiye ettiği şekilde değil, daha önce diğer üyelerle yapıldığı şekilde bir müzakere sürecinin başlatılması kararını çıkarmak zorundadır. Zaten AB'nin Helsinki'de bu konuda taahhütü vardı. Türkiye müzakerelere başlayacak ama bu müzakereler Türkiye'yi bir yere götürmeyecek. Çünkü komisyon tarafından önerilen şekliyle müzakerelere öyle bir çerçeve yapılmış ki bunların sonuç vermesi son derece zor. Müzakerelerin içeriğine ilişkin önemli kısıtlamalar konmuş. 17 Aralık'a kadar geçen sürenin hayati önem ifade ettiğini düşünüyorum" dedi.
AB'nin ekonomik anlamda süper güç olduğunu belirten Mesut Yılmaz, siyasi anlamda kendi içinde bölünmüş olduğunu vurguladı. Yılmaz, "AB, Ortadoğu krizinde bir ağırlık koyamamaktadır. Ekonomik süper gücün aynı zamanda siyasi bir süper güç olması gerekir. Avrupa kısa zamanda mutlaka bir siyasi süper güç olmak zorundadır" dedi.
AB'nin, Türkiye'yi almakla kendi yararına bir iş yapabileceğini en güzel Schröder'in ifade ettiğini belirten Yılmaz, "Türkiye'nin AB'ye şüphesiz bazı yükleri olacaktır. Ama Türkiye'nin özelikle güvenlik politikası açısından Avrupa'ya sağlayacağı fayda o kadar fazladır ki bu yüklerle karşılaştırıldığında Türkiye'yi almak AB'nin açık menfaatinedir" şeklinde konuştu.