HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, darbe girişimini planlayıcısı olduğu iddia edilen Fethullah Gülen'in liderliğini yaptığı Gülen cemaati ile hükümetin arasında yakın ilişkilerin bulunduğu 2013 öncesini kastederek, "'Kandırıldık' iddialarıyla Türkiye kamuoyunu da, bizleri de ikna edemezler. Onlarla geliştirdikleri ortaklığın hesabını vermelidirler. FETÖ sizsiniz siz" dedi.
"3 eskiden 1 yeni çıkmaz"
Yüksekdağ, Meclis'te kurulan Anayasa komisyonu hakkında, "Antidemokratik bir zeminle HDP'yi dışarıda tutarak bu komisyondan bir şey çıkacağını sanıyorlar. 3 eskiden 1 yeni çıkmaz. 3 eskiden ancak birbirlerinin yırtığını dikenler çıkar. HDP'siz anayasa, meşru değildir. Merdiven altı anayasa, fason üretimdir" dedi.
"Kayyum kararını tanımıyoruz"
Yüksekdağ, odağında DBP ve HDP'nin bulunduğu belediyelere kayyım atanmasına olanak sağlayan Torba Kanun hakkında "İlla diyorlar ki 'Saray'ın muhtarı olacaksınız.' Kayyum kararını tanımıyoruz" dedi. Yüksekdağ, "Kürt sorunu yoktur" diyen hükümeti eleştirerek, "Yarın öbür gün de 'Kürt diye bir kelime yoktur, Kürt lafı zaten Kart Kurt'tan gelmiştir' derler" diye konuştu.
"Hakkari de Şırnak da siyasi iktidarın tek bir seçilmişinin olmadığı yerlerdir"
Yüksekdağ, Cizre ve Yüksekova'nın il olmasına dair karar alınmasına ilişkin olarak, "Hakkari de Şırnak da siyasi iktidarın tek bir seçilmişinin olmadığı yerlerdir. Halkı karşı karşıya getirmek istiyorlar. Hakkari ve Şırnak il statüsünü düşürülmeden Cizre ve Yüksekova il yapılabilir" dedi.
"Topunuz gelin"
"Torba saldırılarla haklarımızı gasp edeceklerini düşündüler. AKP saray merkezli bütün saldırılara nasıl direndiysek, bu torba ittifakına karşı da direneceğiz" diyen Yüksekdağ, "Topunuz gelin. Kayyum atama kararı sadece Kürt illere yönelik çıkartılıyor. Türkiye'nin yarısını öcü ilan edeceksiniz, görevden alacaksınız ve merkezden atanmış memurlarla o kentleri yöneteceksiniz. İddia ettikleri, teklif ettikleri yasa budur" dedi.
120 Hakkarili
Yüksekdağ, grup toplantısının izlemeye gelen 120 Hakkarili'nin içeri alınmasının engellemesine değinirken "Ben bugün bu toplantı salonunda bulunamayan arkadaşlarımıza selamımı gönderirken, onların bu salona girmesini engelleyen pratiği de kınıyorum" dedi.
Figen Yüksekdağ'ın HDP grup toplantısındaki konuşmasında satır başları şöyle:
"Biz halkız ve halkın temsilcileriyiz. Her yerde bizler varız. Bütün yaşam mücadele alanlarında da, iş yerlerinde, okullarda, köylerde, bütün varlık alanlarında bütün hakikatimizle var olmaya devam edeceğiz. Onlar bizi bu Meclis'te görmek istemiyor olabilirler. O kurumlarda görmek istemiyor olabilirler. Bu onların uğursuz siyasi anlayışının bir yansımasında başka bir şey değildir. Bizler, onlara rağmen var olduk. Karşımıza çıkardıkları bütün engellere rağmen varlık zeminimizi sonuna kadar savunacağız. Dışlayıcı, ötekileştirici, baskıcı anlayışlarıyla baş başa kalacaklar. Bir süre önce darbeyi savuşturduk ama darbe mekanizması tıkır tıkır işlemeye devam ediyor.
"Darbe zihniyeti, darbe ziyareti, bir yıl önce kurulan mekanizma, yaşamın, siyasetin her alanında eksiksiz bir şekilde işlemeye devam ediyor. Emin olun, 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı, cuntacıların dahi yapmakta zorlanacağı birtakım icrayı, bugün siyasi iktidar yapıyor. Bugün gelen Torba Kanun bunlardan biridir. Bugüne kadar torba siyasi uygulamalarla tam anlamıyla sivil dikta rejimi, bir sivil darbe rejimi oluşturdular.
Arşivden Bozdağ: Gülen, devletin denetimi altında hizmet yapıyor#OHALdeOrtaklarYargılansınhttps://t.co/f5zk8EaCiBhttps://t.co/kGH65c1Orh
— Mynet (@mynet) August 14, 2016
"Getirdikleri torba kanunla belediyelere uzun bir dönemden beri hazırlığını yaptıkları, belediyelere kayyum atama kararını çıkarmayı hedefliyorlar. Belediyeler bugüne kadarki süreçte nasıl bir atmosferdeydi arkadaşlar? Belediyelerin seçilmiş halk temsilcilerini zan altında bırakmak için her şeyi yaptılar. Bir yıllık süre boyunca atadıkları memurlar belediyelerde yatıp kalktı. Yolsuzluk bulmaya çalıştılar, bulamıyorlarsa üretmeye çalıştılar. Tek bir yolsuzluk, hırsızlık, adaletsizlik bulamadılar. Bu baskıcı yöntemler ile yerel yönetimlerdeki halkı devre dışı bırakmaya çalışanlar, bugün kanun adını verdikleri uygulamayla seçilmiş halk temsilcilerini devre dışı bırakmaya çalıştılar. Kazandığımız demokratik hakları nasıl kazandıysak bugün de öyle savunacağız. Biz bütün haklarımızı direne direne kazandık, diklene diklene savunacağız. Alanlarımızı asla terk etmeyeceğiz.
"Torba saldırılarla haklarımızı gasp edeceklerini düşündüler. AKP saray merkezli bütün saldırılara nasıl direndiysek, bu torba ittifakına karşı da direneceğiz. Eğer, topyekun bir ittifak ile, topyekun kirli bir anlaşmayla kazanılmış haklarımızı gasp edeceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Halkımızın saldırılara karşı direnişi de, son dönemde meydana gelen saldırılara karşı direnişi de onların saldırılarını bir kez daha ortadan kaldıracak. Bu torba ittifak, Kürt'ün hiçbir şeyine tahammül edemiyor. Kürt'e diyor ki "Sen muhtar olamazsın, belediye üyesi olamazsın"
"İlla diyorlar ki Saray'ın muhtarı olacaksınız. Durmadık, durmuyoruz, durmayacağız. Bu zalim iktidarın karşısında el pençe divan durmamak bizim sizlerden tek farkımızdır, onurumuzdur. Bu kirlilik karşısında, bu siyasi çürümüşlük ve yozlaşma karşısında onurlu insanların duruşu kazanacak.
"Bakın nereden nereye, Kürt sorununun çözümünü, barışı, demokrasiyi aracına, zeminine, enstürmanına dönüştürenler, bugün siyasi rant çıkmayacağını gördüklerinde "Kürt sorunu" yoktur dediler. Yarın öbür gün de "Kürt diye bir kelime yoktur, Kürt lafı zaten Kart Kurt'tan gelmiştir" derler. İleri demokrasi diye diye, askeri zihniyetin daha da ötesinde bir anlayışla ülkeyi yönetmeye çalışıyor.
"Bütün dünyayla ilişkilerini kesmişler, zorla, zulümle, rantiyecilikle iş götüreceklerini sanıyorlar. Nerede yaşadığını sanıyorsunuz siz? Böyle bir siyaset sadece Kürtlere, Alevilere, dindar demokratlara, gençlere zarar vermez. Böyle bir siyaset Türkiye'nin düşmanıdır. Bütün evrensel hukuk kriterlerini, demokratikleşme kaygılarını bir kenara atarsak yükümüzü atmış oluruz diye düşünüyorlar. Böyle iktidar olamazsınız. Söyledikleri yalanlara kendilerinin de inanması gibi bir özellikleri var bunların. Bu karanlık günlerde bütün hukuk kurallarını hiçe sayarak 3-5 günü kurtarabilirsiniz. Alın onlar sizin olsun. Ama yarınlara tutunamazsınız. Ve bizler Kürt halkının geleceğinin karartılmasına izin vermeyeceğiz. Kayyum kararını tanımıyoruz, bunun karşısındaki gerçek demokratik duruşu da bütün Türkiye halkları çok iyi görecekler. Defalarca söyledik, herkesi bölücülükle itham edenler Türkiye'yi bölüyorlar. Kayyum atama kararı sadece Kürt illere yönelik çıkartılıyor. Türkiye'nin yarısını öcü ilan edeceksiniz, görevden alacaksınız ve merkezden atanmış memurlarla o kentleri yöneteceksiniz. İddia ettikleri, teklif ettikleri yasa budur.
"Bu zamana kadar başaramadığınızı bugün hiç başaramayacaksınız. Kürt, 100 yıl önceki Kürt değildir. Örgütlü, politik bilince erişmiş bir halk var karşınızda.
"Bakın bu uygulama seçilmiş halk temsilcilerini görevden alarak merkezden görevli getirmeyi öngören uygulama tarihte yalnızca sömürgelerde görülüyor. Türkiye'nin yarısını bölüp oraya 'sömürge hukuku ve yasası' mı uyguluyorsunuz? Bu durum sömürgelerde görülen bir durum sadece. Seçilmiş sömürge yerlerde, sömürgeleştirilen halkların seçme ve seçilme hakkı yoktur. Kürtlere de 'Seçemezsiniz, seçilemezsiniz' dediler. 'Belediye başkanlığı yaptırmam, milletvekiliysen dokunulmazlığını kaldırırım' diyorlar. Kürtlere de 'Seçemezsiniz, seçtiklerinizi ben görevden alırım' diyor. Bu yasanın tek karşılığı budur. Bu uygulama, sadece sömürge alanlarında yaşamaktadır.
"Bu saldırının karşısında kimse boynumuzu bükmemizi beklemesin. O atadığınız memurlar da, kayyumlar da, darbeci generallerin durumuna düşecek. Kürt illeri yakıldı, yıkıldı, katledildi, ne oldu? Geldikleri gibi gittiler. Kürt illerini yakanlar, Ankara'ya darbeyi dayattı. Gönderdiğiniz kayyumlar da, askerleriniz gibi öyle yenilecek ve size geri dönecek.
"Seçimle gelemeyenler, darbeyle kazanacağını düşündü. Hakkari ve Şırnak'ın il statüsünün düşürülmesi buna bir örnektir. Bölge halkını il ve ilçe üzerinden birbiriyle karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Bu müdahalenin tek bir nedeni vardır? Hakkari de Şırnak da siyasi iktidarın tek bir seçilmişinin olmadığı yerlerdir. Şimdi bu illeri, il ilçe ikilemiyle bölmeye çalışıyor. Şırnak ve Hakkari'nin il statüsü düşürülmeden de Cizre ve Yüksekova il olabilir. Cizre ve Yüksekova'nın yarısı kadar nüfusu olan ilçeleri il yaptınız zaten. Yap boz işini siz iyi bilirsiniz. Ama Kürt illeri söz konusu olduğunda bu detayların hiçbiri uygulanmıyor. Bakın Şırnak'ın yüzde 80'i yıkılmış durumda. Şırnak'ın il statüsünün düşürülmesi, Şırnak'ın ölüme mahkum edilmesidir. İstedikleri de bu aslında, orada yaşayan hafızayı ellerinden gelse öldürmek istiyorlar. Ellerinden gelse bu illeri, ilçeleri haritadan silecekler.
"Kürt halkı bu tarihi sizden öğrenmedi. Bin yıllardır oradaki kültür, oradaki toprak, oradaki tarih, oradaki yaşam alışkanlıkları size rağmen yaşıyor. İşte bu uygulamalarla yaşayan bir halkı öldürebileceklerini sanıyorlar ama başaramayacaklar. Çünkü yaşamakta ayak direyen bir coğrafya var karşılarında. Direnenlerin tarihi için, yaşam alanları için ortaya koyduğu tutum ve mücadele, siyasi iktidarın bu müdahalelerini boşa çıkaracaktır. Bizler bu nedenle bütün yaşamı berhava etmeye çalışanlar karşı yaraları sarma iradesi ortaya koyuyoruz. Nusaybin'in mahallelerine hala girilemiyor, o mahalleler utanç alanı gibi tel örgülerle çevrilmiş durumda. O tel örgülerin arkasında hala defnedilmeyi bekleyen cenazeler var. Nusaybin'de de yaşamı ve yaşamı savunanları yok etmeye çalıştılar. Ama Nusaybin halkı tel örgülerle çevrilen alanları terk etmedi ve terk etmeyecek. Bugün bizler Nusaybinli, Şırnaklı, toprağını terk etmeyen, bu sürgün anlayışına karşı direnen halkımızla yan yana yürümek zorundayız. Bugün burada Nusaybin'e, Şırnak'a sahip çıkmaya çağırıyorum. Her ev bir ülkedir, her evi savunacağız, yıkılmasına karşı, esir edilmesine karşı mücadelemizi büyüteceğiz. Birbirimizle kenetlenme direnişin en büyük halkasıdır.
"15 Temmuz darbesinden sonra 'Bizler millete değil, devlete OHAL ilan ettik' diyenler 15 Temmuz'dan bu yana darbe operasyonlarını sürdürüyorlar. Bugün meclise gelen torba kanun, seçilmiş halk iradesinin gasp edilmesi şeklinde de değil, halkımızın tüm ekonomik haklarının sıfıra indirilmesi gibi bir saldırganlık içeriyor. Bugüne kadar her şeyi satanlar, bugün kazanım dilini sınıyor.
"Hapishanelerde, İmralı'dan F tiplerine hak gaspları 80 darbesinin çok ötesine geçmiş durumda. Her yerde sınırsız bir şekilde işkence uygulanıyor. İşkenceye sıfır toleranstan işkenceye sonsuz toleransa geçmiş bir iktidar var karşımızda. Bu zulüm siyaseti karşısında özgürlük mücadelesini savunanların yanındayız. Bu safları büyütmek hepimizin temel görevidir. Darbe girişimi başarısız olduktan sonra herkesi darbeci ilan etmeye başladılar. 'Kandırıldık' propagandasıyla FETÖ ile kurdukları ittifakı karartmaya çalışıyorlar. Bizleri kandırmaya başaramadılar ama, bizler 14 yıl boyunca ittifak yaptığınız cemaat yapılanmasının saldırılarına karşı mücadele ettik. Onların saldırılarının içerisinden gelip geçerek bu günlere geldik. Ne hikmetse onlar kaldırılmış sadece. '17-25 Aralık müdahalesinde aklımız başımıza geldi' diyor Cumhurbaşkanı, bakın o zamana kadar uyanmamışlar. Onlarca operasyon hep beraber yürütülüyor, 17-25 süreci işin içine akçenin karıştığı bir süreçti. Yolsuzluk tezgahına gelince iş, orada öküz ölüyor, ortaklık bir daha hiç kurulmamak üzere bozuluyor.
"'Kandırıldık' iddialarıyla Türkiye kamuoyunu da, bizleri de ikna edemezler. Onlarla geliştirdikleri ortaklığın hesabını vermelidirler. FETO sizsiniz siz, 14 yıl boyunca bu ortaklıkla bu ittifakla iktidar sürdürdünüz. Bir ittifakı sonlandırarak bir iktidarı sürdürdüğünüz şu günler de herkesi içeri alarak devam etmek istiyorsunuz. Ancak bu iktidarın verdiği sözlerden hiçbir şey çıkmaz. Dün ortaklarını nasıl gözden çıkardılarsa, bugün taze ortaklarına da aynı şeyi yapacaklar. Bugün söylüyoruz bakın, yarın yine 'Biz söyledik' dememek için.
"Bütün çalışan kesimler darbecilerle, FETO'cularla aynı kefeye konularak Türkiye'de büyük bir siyasi, insani sorunu oluşturdu. Bu sorun üzerinden sağlıklı bir iktidarın inşa edilmesi mümkün değildir. Yeni bir iktidar yapısı bina edeceklerini sananlar, temellerine dönüp yeniden baksınlar. Temelinde darbe olan, ihanet olan, antidemokratik yöntemler olan hiçbir iktidar, inşa edilmesine yaramayacaktır. Uzlaşma, demokratik yapılanma adı altında iktidar kurup, paylaşabilecekleri sananlar oluşturdukları korsan mutabakat oluşumuyla, yapısıyla bir anayasa, mini anayasa oluşturacaklarını iddia ediliyorlar. Bakın hala mini anayasa, hiçbir zaman büyük anayasamız olmadı, büyük demokrasimiz olmadı. Bugün hala antidemokratik bir zeminle HDP'yi dışarıda tutarak bu komisyondan bir şey çıkacağını sanıyorlar. 3 eskiden 1 yeni çıkmaz. 3 eskiden ancak birbirlerinin yırtığını dikenler çıkar. HDP'siz anayasa, meşru değildir. Oluşturdukları bu korsan anayasa değişikliği amacıyla Türkiye'yi çıkmaza götürecekler.
"Geride bıraktığımız günlerde gerçek demokrasi için, darbelere karşı bir araya gelen bütün demokrasi güçlerini bir kere daha saygıyla selamlıyorum. Bizim büyütmemiz gereken irade bu iradedir. Bütün iradelere karşı ezilenlerin, kadınların, gençliğin herkesin birleşmesini sağlamak izlememiz gereken yoldur. Bize darbe ve OHAL rejiminin yolunu dayatıyorlar, ama Türkiye halkları olarak "Emek ve demokrasi" güçleriyle ittifak yapmamız gerektiğini biliyoruz. Bu yoldan yürüyeceklere selam olsun.
"Trans kadın olan Hande Yenen arkadaşımız vahşice katledildi, iki gün önce yanmış cenazesine ulaşıldı. Katledilen, öldürülen bütün trans kadın bireyleri saygı ve rahmetle anıyorum. Bu saldırganlığı, bu vahşeti yapanları kınıyorum. Bunları yapanlar, darbeden, siyasi iktidarın zorbalığından güç alıyorlar. Trans ve LGBTİ bireylere yaşama hakkı tanımayanlar, emin olun bu darbe zihniyetinin, bu zulüm anlayışının da sürdürüleceğine, bundan sonraki aşamada bizim de bu uygulamalara karşı direnişimizin de en büyük gücüdür. Onlar bu vahşeti sürdürdükçe bizler de yaşamın her alanında direnmeye devam edeceğiz. Bugün Hande'nin külleri, Cizre'de yakılan vatandaşlarımızın küllerine karıştı. O küller canımızı yakanları, bu vahşeti yaratanları boğacak.
"Özgürlüğün kazandığına şahit oluyoruz. Kısa bir süre önce IŞİD tarafından kuşatılan Menbiç, özgürlük mücadelesi verenler tarafından kurtarıldı. Menbiç zaferi, tüm ortadoğu halklarına kutlu olsun. Bütün canlarımıza, özgürlük için canını veren bütün şehitler ve o şehitlere verdiğimiz söz bugün Menbiç zaferinde yaşıyor, yaşamaya devam edecek. Bugün menbiç'in ruhuyla birleşmeyi başarabilirse siyasi iktidar, bütün Türkiye halklarının da zaferi olacak. Bakın onların propaganda kanallarında böylesine bir zafere yer vermiyorlar. Tüm dünyanın sevindiği zafer karşısında adeta yas tutacaklar. Sevinmeyi, bundan mutlu olmayı başaramıyorsanız bu karanlık emin olun sizin aklınızı, yüreğinizi ele geçirecektir. Menbiç'in zafer ruhu hala elini uzatmış, Türkiye halklarını selamlıyor. Bu eli tutan kazanır. Bunu kimsenin unutmaması gerekiyor.
"Menbiç'i sadece Kürt Özgürlükçü Güçleri kazanmadı. Demokratik Suriye Güçleri, askeri yapısı, meclisi, ilk olarak şehri sivil yönetime teslim etti. Bütün despot yönetimlere örnek olacak bir tutum sergileniyor.
"Sözlerimi Faysal Ebu Leyla'nın, babasının kızına yazdığı mektupla bitirmek istiyorum. Özgürlük mücadelesi onların canından fışkıran güçle büyüyecek.
"Sevgili Leyla,
"Görevimiz olan senin ve senin gibi çocukları savunmak, bizi suçlamayacağınızı umuyorum. Sen ve senin gibi çocuklar için savaşıyorum. Bu ülkenin toprakların çocukları daha özgür bir gelecekle buluşsun diye savaşıyoruz. Bir kere daha söz olsun bu devrimi sürdüreceğiz. Halkların demokratik devrimini sürdüreceğiz. Bütün Kürdistan, Mezopotamya topraklarında özgürlük için savaşanlar kazanacak. Bizler kazanacağız.
"Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum..."