Kadında yumurtalıkların iki önemli fonksiyonu vardır:
Düzenli olarak yumurtlamanın olması,
Bu iki önemli işlevini yerine getirmesi için yumurtalıklarda sürekli olarak folikül gelişimi ve olgunlaşması ile korpus luteum oluşumu ve gerilemesi olayları düzenli bir döngü şeklinde meydana gelmektedir.
Yumurtalıkların bu döngüsü beynin alt kısmında bulunan hipofiz bezinden salgılanan gonadotropin adı verilen hormonların kontrolü altındadır. Folikül uyarıcı hormon (FSH) ve lüteinleştirici hormon (LH) hipofiz bezi tarafından sentezlenip salgılanır. Bu iki hormon adet döngüsü ve yumurtlamanın (ovülasyonun) düzenlenmesinde en önemli rolü üstlenirler. Tüp bebek tedavisinde de kadına yumurtalıkların uyarılması için dışardan gonadotropin verilerek over (yumurtalık) fonksiyonlarının gerektiği şekilde gerçekleşmesi sağlanır.
21-35 günde bir adet döngüsü olan bir kadında büyük olasılıkla ovülasyon (yumurtlama) oluyordur. (Vakaların küçük bir yüzdesinde anovülasyon olabileceği için luteal fazda kanda progesteron ölçümü ile yumurtlamanın varlığı doğrulanabilir.)
Yumurtlama takibi, yumurtlama zamanının takip edilerek kadının en doğurgan olduğu günlerin belirlenmesi ve ilişkinin buna göre planlanarak gebelik şansının artırılması amacını taşır.
Spermler ilişki sonrasında yaklaşık 72 saat canlı kaldıklarından haftada 2-3 kez düzenli ilişkileri bulunan bir çiftin yumurtlama takibine ihtiyacı yoktur. Herhangi bir nedenle düzenli ilişkinin olamadığı durumlarda yumurtlama takibi ve ilişki planlaması yararlı olacaktır.
Yumurtlama zamanının belirlenmesinde temel vücut ısısı (BBT) çizelgesi yöntemi güvenilir olmaması ve zahmetli olması nedeniyle, birçok merkez tarafından terkedilmiştir.
Günümüzde yumurtlama zamanı genellikle ultrason takipleri ile belirlenmektedir. Foliküler faz sırasında düzenli olarak yumurtalıkların ultrasonla incelenmeleri foliküler gelişim hakkında bilgi verir.
Yumurtlama zamanının belirlenmesinde ultrasonun önemi:
Kadın yumurtası yumurtalıklarda folikül adı verilen içi sıvı dolu, ince duvarlı bir yapının içinde gelişir. Yumurta folikülün duvarına bağlıdır. Genellikle her ay bir folikül gelişir. Folikülün büyümesi ultrason altında , vajinal probe kullanılarak izlenebilir.
Folikül 7-8mm çapına ulaştığında ultrasonda görülebilir hale gelir. Folikül ultrason görüntüsünde yuvarlak, içi sıvı dolu bir kese şekilndedir. Günde yaklaşık olarak 1-2 mm büyür ve çapı 18 ile 25 mm arasında bir büyüklüğe ulaştığında yumurtlama için hazırdır.
Yumurtlama olduğunun en iyi kanıtı folikül görüntüsünün ultrasonda tamamiyle kaybolmasıdır. Bu durumda çoğunlukla karın boşluğunda, rahimin arkasında sıvı olduğu gözlenir. Bu, yumurta çatladığında folikülden boşalan sıvıdır. Ultrasonda, gelişmeyen veya yeterli büyüklüğe ulaşmayan veya yeterli büyüklüğe ulaştığı halde çatlamayan foliküller de görüntülenebilir.
Ultrasonografi folikül gelişiminin izlenmesini mümkün kıldığı için ilişki zamanının planlanmasında önemli bir araçtır. Aynı zamanda yumurtalıklarının ilaçlarla uyarılması gereken hastalarda da ultrason ile folikül gelişiminin izlenmesi çok önemlidir.
Ultrason takipleri genellikle adet döngüsünün 11. gününden başlamak üzere günlük olarak yapılır. İşlem yaklaşık 5 dakika sürer ve idrar boşaltılması dışında hiçbir ön hazırlık gerektirmez.
Evde uygulanan yumurtlama takip kiti
Adetin başlangıcından sonraki belli günlerde kadının idrarında LH düzeyinin subjektif olarak takip edilmesini sağlayan hazır evde kullanımlık testler de mevcuttur. Böylece yumurtlamanın olacağı idrarda LH'nin pozitifleşmesiyle öğrenilebilir ve çifte uygun birleşme takvimi verilebilir.
Anormal yumurtlama nedir?
Yumurtlamada anormallik birkaç şekilde olabilir.
-Kadının 21 günden kısa veya 35 günden uzun adet döngüsü olması genellikle yumurtlama olmadığını (anovülasyon) gösterir.
-Bazı hastalarda 3 ay veya daha uzun süre adet görülmeyen dönemler olabilir. Buna seyrek adet (oligomenore) adı verilir.
-Hiç adet olmaması ise amenore olarak adlandırılır.
Kadının düzenli adet döngüsünün gerçekleşmesi vücutta pek çok hormonal sistemin doğru çalışmasına bağlıdır ve yumurtlama problemlerinin nedeninin araştırılması için bu sistemleri oluşturan hormonların kan düzeylerinin incelenmesi gerekir.