Aydınlanmak için ya da görünüş itibariyle cazibeli olan bir şeyler mi arıyorsunuz? Bir labirent araştırın. Bahçelerin arkasında saklı olarak, bir dağın altında, bir sahilin köşelerinde ya da ağaçların arasında gizli olmak üzere dünyanın birçok yerinde labirentler bulunuyor.
Öncelikle bütün dolambaçlı yolların labirent olmadığının farkında olun. Labirentleri, maze adı verilen ve Türkçe’de labirent anlamına gelmesine karşın labirentten çok daha karmaşık olan yollarla karıştırmamak gerekir. Bu tür labirentlerde de doğru olan tek bir çıkış olabilir, fakat aslında insanları yanıltarak ölüme götürmek veya kaybolmalarını sağlamak amacıyla hazırlanmışlardır. Bu yüzden labirent kelimesini Minotaur of Daedalus ya da David Bowie’nin Goblin King’i ile bağdaştırmak yanlış olur. Bu popüler kültür maze’lerinin aksine, gerçek labirentler sadece bir tane rota içerir ve ters yol içermez. Labirentler bulmaca değil derin düşüncelere dalmanızı sağlayarak meditasyon etkisinde bulunurlar.
Tek hatlı, dolambaçlı yollar olan labirentler, hayali bir rivayetten ortaya çıkmamıştır, aksine kayıtlı tarihlerden çok daha önce de kullanımdaydılar. Tarihçiler, labirentleri şekil ve zamanlarına göre belli çeşitlere ayırmaktadır. Hepsi de tek girişli ve tek çıkışlı olmalarının yanı sıra, labirentin merkezine ve çıkışına uzanan sadece bir tane yolları bulunmaktadır. İlk dönüşün/ayrımın yönüne göre sol yönlü ya da sağ yönlü olarak da düşünülebilirler.
Çok eski zamanlardan kalma labirent resimleri kaya oymalarında, taşa kazınmış şekil ve yazılarda ve ayrıntılı yazıtlarda bulunabilir. Antik dünyanın en ünlü labirentlerinden biri Mısır’da milattan önce 1844-1797 yılları arasında, Hawara da 3. Amenemhet tarafından yaptırılmıştır. Labirent severler milattan önce yaklaşık 1200'lü yıllara dayanan bu kaya tabletlerine çok önem veriyor. Labirent Topluluğu’nun (The Labyrinth Society) murahhas üyesi David Gallagher, smithsonian.com‘a verdiği demeçte, bu kayaların Yunanistan'da bulunan Miken Sarayı'nda yapılan kazıdan çıktığını ve bunların saray mutfağı için bir demirbaş olduğunu vurguluyor. Temsil ettiği yedi devre yolu ise labirent yapının klasik döneminin bir örneğidir.
Roma İmparatorluğu'nun yükselişi ile klasik daire biçiminde olan bu labirentler bir kare şekline getirildi. Bu yeni Roma tarzı labirentler hamamlarda, türbe ve evlerde, karmaşık çini desenlerinde kullanıldılar ve dokuzuncu yüzyılda bu labirentler eski dairesel yapılarına daha karmaşık, daha dolambaçlı bir hal alarak döndüler. Fransa’da bulunan Chartres Katedrali ortaçağ labirentlerinden bu zamana kalan ve bugün üzerinde en fazla yürünen, en meşhur labirenttir.
Labirent üzerinde yürümek geçmişte dinle ve büyülü deneyimlerle ilişkilendirilirdi. Birçok giriş ve çıkışın olması ise çoğu kez efsanevi figürlerle bağdaştırılırdı ve geçmişte bazı adanmışlık aktivitelerinin yanı sıra günah çıkarma gibi faaliyetler de labirent üzerinde yürüyerek gerçekleştirilirdi. Nordic (İskandinav) putperestleri, labirentleri güçlüklerin üstesinden gelmek, korunma gücünü arttırmak ve iyi bir kader getirmesi için bir yol olarak kullandılar. Bu günlerde ise, labirent üzerinde yürüyecek olan kişiler labirentleri, tıpkı meditasyonda olduğu gibi düşünme kabiliyetlerini geliştirmek ve konsantrasyonlarını toplamak için seçiyorlar ve labirentler üzerinde yürüyen bu insanların hepsi farklı şeyler hissediyorlar.
Gallagher bu insanların hissettiklerinin tahmin edilemez olduğunu söylüyor ve ‘Herhangi bir insanın o labirent üzerinde yürüdükten sonra ne tecrübe edeceğini size kesin olarak söyleyemem. İsterseniz labirentlerle ilgilenen arkadaşlarınıza da sorabilirsiniz ve göreceksiniz ki hepsinden farklı cevaplar alacaksınız’ diyor. Gallagher ayrıca o labirentler üzerinde yürüyen bazı insanların hiçbir şey hissetmemesinin de mümkün olduğunu çünkü bu işin tamamen sır dolu, gizemli bir iş olduğunu öne sürüyor.
Eğer bir sonraki gezinizde labirent görmek istiyorsanız World-Wide Labyrinth Locator (Dünya Çapında Labyrinth Bulucu) bağlantısını ziyaret edin. Buradaki veritabanı konum ve türe göre ayarlanabiliyor. Site şu anda mevcut olarak 80 ülkede 4.977 tane labirentin kayıtlarını barındırıyor.
Fransa’da bulunan bu labirentin geçmişi 1205 yılına kadar uzanıyor. Bu yıllarda rahipler, bu labirenti dini düşünceler için kullanmaktaydılar. Günümüzde ise dünyanın en iyi bilinen labirentlerinden birisi konumunda. Bugün din adamları dünyanın dört bir yanından sadece yaz aylarında cuma günleri (cuma günleri hariç diğer günlerde kilise aktiviteleri için sandalyeler olur) gelerek labirentin bir ucundan girip diğer ucuna giderler. Bilginler labirent yolunun günahların kefaretini ödemek için bir yol olduğuna inanıyor.
Bu labirent, 1709 yılında Qing Hanedanı'ndan İmparator Kangxi tarafından yaptırılmış ve Yuanmingyan parkı olarak adlandırılan bir bahçenin içerisine konumlandırılmış. Bu alanın başlangıçta Çin imparatorları için 864 dönümlük özel bir keyif bahçesi olması planlanmıştı. Fakat 1860'lı yıllarda İngiliz ve Fransız güçleri tarafından yağmalanmış ve sonradan yakılmış. Labirentin geçmişi biraz trajik olsa da yeniden yapılandırmayla beraber harika bir hal almış.
Çin, labirent üzerinde yürürken aynı zamanda harabeleri izleyeceğiniz tek yer değil. İskoçya’nın yakınında, 13. yüzyılda İskoçya’nın güneybatısının çoğunu kontrol eden Carrick’e ev sahipliği yapmış olan bu kalenin yanındaki labirentte yürürken de harabeleri izleyebilirsiniz. Bu kayadan yapılmış labirentinin sahil kenarın hemen yanında yer alması ve sahil şeridine yukarıdan bakması labirent üzerinde yürüyenlere görülmeye değer harika bir manzara sunuyor.
Sanatçı Eduardo Aguilera, Lands End labirentini 2004 yılında gizli bir şekilde inşa etti. Golden Gate Köprüsüne bakan Mile Rock Plajı'nın kenarında yontulmamış bir kayanın üzerine inşa edilmiş olan bu labirentin manzarası harika olduğundan, labirent biraz geri planda kalabiliyor. Fakat bu, barbarların labirentleri hedef almasını maalesef engellemeye yetmiyor. İnşa edildiğinden bu yana en az 3 kere yıkıldı Ancak çok rağbet gören bir yer olduğundan, labirentin fahri bekçileri ve gönüllüler tarafından oluşturulan gruplarla birkaç gün içerisinde yeniden yapıldı.
Yaklaşık olarak 1 mil uzunluğundaki bu uzun labirent, Güney Afrika’daki Amathole Dağları'nın arasında sıkışık bir biçimde bulunuyor. The Edge Dağı’nda bulunan bu labirent, arkasında kalan dağları ve ormanı gözler önüne seren harika bir manzaraya sahip. Hogsback, rüya manzara olarak tabir edilen eşsiz manzarasıyla bilinir ve manevi keşifler yapmak isteyenler için, kristal şifacılar için ve yoga yapan insanlar için eşsiz bir yerdir. Acele etmeden ve tadını çıkararak gezmek isteyenler burayı çok sevecek.
Damne Manastırı’nda yontulmuş kayalarla birlikte içerisine ağaçların da dahil edildiği bu labirente orman severler akın ediyor. Mülkün sahibi olan Benediktin Manastırı, Aziz Benedict Tarikatına ait olan Münsterschwarzach Manastırı, 700'lü yıllardan beri aynı yerinde. Bavaria’da da benzer bir labirent bulunuyor ancak Damme’de bulunan bu daha küçük labirent biraz daha özeldir. Ormanın içerisinde saklı bir şekilde bulunduğu için çevrede sizden başka insan yokmuş gibi hissedersiniz ve bu da size tam anlamıyla bir meditasyon deneyimi yaşatır.