Uzun bir süredir Çernobil’e gitmeyi planlıyordum. Özellikle de saatlerin ve zamanın 30 sene önce durduğu Prypjat’daki hüznü görmek ve hissetmek istiyordum.
Önümde, ziyaretçilerini bekleyen dev dönme dolabını görüyorum. Umutsuzca bekliyor.
Önümüzdeki yüzlerce yıl kimse bu dönme dolaba binmeyecek.
Birkaç sokak ilerde bir yüzme havuzu var. Havuz boş, artık kimse bu havuzda yüzmüyor veya bir sonraki olimpiyat oyunlarına hazırlanmıyor.
Hiçbir zaman geri gelmeyecek yeni bir yaşam arzulayan bu boş havuzda sessizlik dalgalanıyor.
Bir okulu da ziyaret ettim, seyahatimin kesinlikle en üzücü parçası buydu.
Yerde yaklaşık 3.000 gaz maskesi vardı. Çocuklar için küçük boyutlu maskeler. Ama hiç çocuk yok. Hiç kahkaha yok, hiç mutluluk yok...
Prypjat tahliye edildiğinde 17.000 çocuk evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Yerde bir gazete. 26 Nisan tarihli. Zaman burada durmuş, her şeyi koruması altına almış ve çok uzun bir süre sonra çalacak alarmı bekleyerek uykuya dalmış.
Bir binanın çatısında bir sandalye. Yalnız. Artık kimse ona oturup şehrin güzelliğini seyretmiyor.
7 yaşımdan beri Çernobil ile alakalı birçok hikaye duymama rağmen hayatımda hiçbir zaman nükleer enerji hakkında düşünmedim.
Çernobil’in bu üzücü kaderinden etkilenirdim ama Prypjat’ı ziyaret edene kadar hiçbir zaman radyoaktivitenin etkilerini düşünmemiştim.
Ve hiçbir zaman nükleer gücün üzücü ve melankolik tarafını görmemiş, doğanın bize verdiği bu enerjiye saygı duymazsak neler yapabileceğini düşünmemiştim.
Benim gözümde Prypjat uyuyor ve yeni bir hayat için sessizce ağlıyor.
İnsanlar burayı terk etmek zorunda kaldıklarında göz yaşı döktüler. Eminim ki bazıları buraya bir daha asla dönmeyeceklerini biliyorlardı.
Burası eğlence, mutluluk ve genç insanlarla dolu genç bir şehirdi. Şimdi ise boş, yalnız ve hüzünlü
Burası ümidini kaybetmiş ama hâlâ bizim anılarımızda bir gün tekrar canlanmasını bekleyerek yaşıyor. O zamana kadar bize hüzünlü hikayesini anlatacak.
Eğer biri bana bir gün oraya tekrar dönmek isteyip istemeyeceğimi sorsaydı ona cevabım evet olurdu.
Sadece fotoğraf çekmek veya değişik bir turist olmak için değil.
Dönme dolapta durup çok uzaklarda çocuk parkında veya dönme dolabın hemen yanındaki çarpışan arabalarda oyun oynayan çocukların çıkardıkları sesleri hayal etmek mutluluk veriyor...
Olimpiyatlara hazırlanmak için havuzda yüzen atletleri düşünmek istiyorum.
Ama onları göremeyecek ve duyamayacağım.
Duyacağım tek şey, bulunduğum yerdeki radyasyonu göstererek oranın ne kadar tehlikeli olduğunu söyleyen elimdeki sayacın sesi.
Ölümle yaşam arasındaki çizgi düşündüğümüzden de ince. Bu da Prypjat ve Çernobil’in bana öğrettikleri bir ders.