HABER

Zehir denize yayılıyor

HATAY (İHA) - Hatay'ın İskenderun İlçesi'nde, 2 bin 200 ton toksik atık yüklü Ulla gemisinin battığı körfez açıklarından alınan su numunelerine ilişkin analiz sonuçları açıklandı. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın analiz raporuna göre, geminin battığı gün, anlık alma yöntemiyle batığın tam üzerinden alınan numune örneğinde, litrede yaklaşık 0.05 mg krom (+6) bulunduğu tespit edildi.

İskenderun Belediye Başkanı Mete Aslan, sivil toplum örgütü temsilcileriyle yaptığı toplantıda, körfezde 2 bin 200 ton toksik atık yüküyle batan St. Vincent bandralı M/V Ulla adlı geminin battığı yer ve civarından alınan numunelere ilişkin analiz sonuçlarından belediyeye ulaşanları açıkladı. Belediyeye ulaşan raporlar arasında Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Çevre Referans Laboratuarı, Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Merkez Laboratuarı ve Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Çevre Mühendisliği'nce yapılan deniz suyu analiz raporları yer alıyor.

Çevre ve Orman Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, Çevre Referans Laboratuarı'nca geminin battığı gün, tam batığın üzerinden alınan bir litrelik su numunesinde yaklaşık 0.05 mg krom (+6) çıkarken, bu oran gemiden itibaren kirliliğin yayıldığı akıntı istikameti ve 20 metrelik uzaklıkta alınan numunede 0.22, gemiden itibaren kuzeydoğu istikameti ve 50 metrelik uzaklıkta 0.17, gemiden itibaren kuzeydoğu istikameti ve 100 metre uzaklıkta yine yaklaşık 0.05 olarak ölçüldü.

Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü'nün ikinci ve üçüncü günde 4 ayrı yerden alınan numune ölçüm değerleri ise şöyle:

"Gemi batığının bulunduğu nokta: 0.09 mg/L, geminin battığı yere 20 metre mesafede 0.06 mg/L, geminin battığı yere 50 metre mesafede yaklaşık 0.05 mg/L, geminin battığı yere 100 metre uzaklıkta yaklaşık 0.05 mg/L ve geminin battığı yere 200 metre mesafede 0.11 mg/L.

Üçüncü gün ise, batığa 20 metre uzaklıkta 0.09 mg/L, batığa 50 metre uzaklıkta 0.11 mg/L, batığa 100 metre uzaklıkta 0.15 mg/L ve batığa 150 metre uzaklıkta yaklaşık 0.05 mg/L."

Gemi battıktan 4 gün sonra 4 ayrı noktadan alınan numune analizinde ise bu değerlerin, batık noktasında 0.08 mg/L, akıntı yönünde ve batığın 20 metre kuzeydoğusunda 0.15 mg/L, akıntı yönünde ve batığın 50 metre kuzeydoğusunda 0.21 mg/L, yine akıntı yönünde ve batığın 100 metre uzağındaki noktada yaklaşık 0.05 mg/L olduğu gözlendi.

Başkan Aslan, toplantıda İskenderun Belediyesi Çevre Müdürlüğü yetkililerince geminin battığı yer ve civarından alınan ve MKÜ Su Ürünleri Fakültesi'ne gönderilen numune analiz sonuçlarını da açıkladı. Belediye Çevre Müdürlüğü yetkilileri tarafından 8 Eylül 2004 günü alınan ve aynı gün MKÜ Su Ürünleri Fakültesi Merkez Laboratuarı'nda analize tabi tutulan numunelerde krom (+6) oranı, geminin direk batma noktasında 0.046 mg/L, 300 metre mesafeden 0.041 mg/L değerleri çıkarken, yine belediye görevlilerince 13 Eylül 2004 tarihinde 3 ayrı noktadan alınan numunelerin analizinde krom (+6) değeri, her 3 noktada da 0.04 mg/L olarak tespit edildi.

3 ADET DENİZ SUYU NUMUNESİNİN ANALİZİ YAPILDI

İskenderun Belediyesi'nin ÇÜ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü'ne gönderdiği 3 adet deniz suyu numunesinin de analizi yapıldı. İskenderun Belediyesi Çevre Müdürlüğü yetkililerince 15 Eylül 2004 günü, geminin batma noktasında 4 metre derinlikten, geminin 100 metre batısından ve 300 metre doğusundan alınan deniz suyu numunelerinin her 3'ün de de yapılan analiz sonucu krom (+6) değerinin, yaklaşık 0.01 mg/lt ve daha düşük olduğu belirlendi.

MKÜ Su Ürünleri Fakültesi tarafından İskenderun Belediye Başkanlığı'na gönderilen analiz raporu ekinde krom (+6) metaline ilişkin bilgilere yer verildi. Krom (+6)'nın organizmalar için başlıca toksik maddelerden biri olduğu belirtilen analiz raporunda, "Krom (+6) genetik materyalleri değiştirerek kansere neden olur. Solunum, deriden temasla, içme suyu ile veya sindirim yoluyla vücuda girişi olabilir. Krom (+6) solunması halinde burunda akıntı, kanama; hatta burun içinde yara ve delinmelere yol açabilecek düzeyde sorunlara yol açabilir. Büyük miktarda krom (+6) sindirim yoluyla alınırsa mide rahatsızlıklarına, ülserlere, sara nöbeti benzeri krizlere, böbrek ve karaciğer hasarına; hatta ölüme yol açabilir. Ciltle teması durumunda ciltte yaralara neden olabilir. Kroma karşı aşırı duyarlılığı olan kişilerde alerjik reaksiyonlara, ciltte kızarma, kaşınma ve şişmeye neden olabilir. Krom (+6)'ya uzun süre maruz kalınması sonucunda akciğer kanserine yol açtığı bilinmektedir" denildi.

Gemi batmadan önce ODTÜ tarafından da gemideki yük üzerinde analizler yapılmış ve krom (+6) içerdiği tespit edilmişti. ODTÜ'nün analizlerinde krom (+6) oranı, 0.14 mg/L olarak ölçülürken, tehlikeli atık değer aralığı 0.1 ile 0.5 olarak gösterilmişti.

Ulla'nın acenta firması Mavi Deniz Taşımacılık ve Gemi Acenteliği de gemi batmadan önce 23 Şubat 2004'te İskenderun Demir-Çelik A.Ş'ye (İSDEMİR), gemideki atık yükü üzerinde kimyasal analiz yaptırmıştı. İSDEMİR Kalite ve Metalurji tarafından hazırlanan 6 Nisan 2004 tarihli raporda, malzemenin yapılan kimyasal analizinde toplam krom oranının, yüzde cinsinden 0.022 olarak tespit edildiği kaydedilmişti.

TOKSİK ATIK SUYLA TEMAS HALİNDE

Greenpeace Akdeniz Ofisi Toksik Atıklar Kampanya Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, 2 bin 200 ton toksik atıkla birlikte İskenderun Körfezi'nde batan M/V Ulla'da aynı gün yapılan ikinci dalışta elde edilen görüntülere göre, daha çok atığın üst kısımlarının katı, alt kısımlarının ise yumuşak olduğunu; ancak sürekli suyla temas halinde olması nedeniyle çözünerek yayılabileceğinin tespit edildiğini söyledi. Greenpeace dalış ekipleri ise gemiyi, 14 Eylül 2004 günü gözlemledi.

Ulla'nın battığı yere yapılan ikinci dalışlarda, Ulla'daki toksik atığı ve ambar kapakları görüntülendi. Greenpeace Akdeniz Ofisi Toksik Atıklar Kampanya Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, Ulla'ya ilişkin yaptıkları çalışmalarda gelinen son durumu İHA'ya değerlendirdi. 14 Eylül Salı günü mahkeme kararıyla Ulla'da tespit çalışmaları yaptıklarını ve iki dalış gerçekleştirdiklerini belirten Dökmecibaşı, "Yaptığımız özellikle 2. etap dalışlarda, gemi ve içerisindeki atığın durumunu anlamaya çalıştık ve bilirkişi heyetine sunulmak üzere çeşitli numuneler aldık. Batmadan önce de zaten yüzde 70 korozyona uğramış olan geminin çürük olduğu ve her an batacak durumda olduğu belliydi. Gemi dipte 10 derece sancak tarafına yatmış. Bizi en çok ilgilendiren kısmı ambardaki atıklar. Ambar kapakları batmanın da etkisiyle kırılmış, atık şu an tamamen suyla temas halinde. Özellikle 2. dalışta tespit ettiğimiz görüntüler, dalgıçların ifadeleri ve bilirkişilerin de yorumlarına göre, atık şu an daha çok katı konumda; fakat kısa bir sürede çözünerek yayılacağı tespit edildi. Bu tabi durumun aciliyetini daha çok artırıyor. Gemi çok kötü durumda ve dokunulduğu yerden çok ciddi malzemenin döküldüğünü dalgıçlar tespit etti, bu da su altında daha fazla dayanamayacağını gösteriyor. Bir de 40 metredeki basıncı göz önüne alırsak, atığın üzerindeki tabakanın da kısa sürede çatlayabileceği ve alttaki yumuşak pudra kıvamındaki atığın yüzeye çıkabileceğini yorumlamak mümkün" diye konuştu.

"Cenevre'de yapılacak toplantıda batığa nasıl bir müdahalede bulunulacağı kararı çıkacak ve ondan sonra girişimler başlayacak" diyen Dökmecibaşı, "Bizim yaptığımız tespitte o kadar süremiz yok. Bu nedenle bugün hem Greenpeace olarak, hem İskenderun Çevre Koruma Derneği (İÇKD) olarak, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığa çağrı mektupları yolluyoruz, bu mektupların amacı da, bize göre Çevre ve Orman Bakanlığı, olayın başından beri gerekli önemi vermemiştir, hızlı davranmamıştır" dedi.

Bunun yanında İspanyol hükümetine, olayın olduğu günden itibaren, onlardan bir teklif gelene kadar hiçbir bilgi ulaştırılmadığını ve hiçbir başvuru da yapılmadığını kaydeden Dökmecibaşı, şöyle dedi:

"Bize göre son derece ciddi bir ihmal söz konusu. Bu yüzden Cumhurbaşkanına ve Başbakana rica çağrısında bulunduk. Onlardan Çevre Bakanlığı'nı derhal göreve çağırmalarını ve bir haftalık gibi bir süreyi bize harcatacakları yerde, atığın tahliyesi için hemen yarından itibaren çalışmalara başlanmasını talep ettik" diye konuştu.

"GEMİ BATMADAN ÖNCEKİ BÜROKRASİ ENGELİ, BATTIKTAN SONRA DA İŞLİYOR"

Geminin 2000'den sonra 4.5 yıl Türk karasularında kalmasının en büyük nedeninin bürokrasinin son derece yavaş işlemesi olduğunu söyleyen Banu Dökmecibaşı, özellikle 2002 yılında İspanya geri almayı kabul ettiği halde geminin Türk karasularında, bakımsız ve tamamen başıboş bırakılmış olmasında Türk hükümetinin ve dönemin bakanlarının çok büyük ihmali bulunduğunu, aynı ihmalin gemi battıktan sonra da yaşandığını ifade etti.

Olay gerçekleştiği günden itibaren burada bir ekibin olması, derhal tespit yapması ve İspanya'ya bilgi verilerek yardım talebinde bulunulması gerektiğini belirten Dökmecibaşı, şunları söyledi:

"Batık, bir çevre felaketine, insan sağlığını etkileyebilecek son derece önemli risklere neden olmaktadır. O yüzden Başbakanlıkta bir acil kriz masası oluşturulduğunu biliyoruz; ama bunun ne kadar acil çalıştığı sorulacak bir soru. Atığın üzerinde bir kabuk var; ancak bu kabuk suyla temas halinde ve basınç altında olduğundan sürekli üzerinden aşınıyor, yavaş yavaş çözünüyor ve çatlama ihtimali var. Atığın her suyun altında kaldığı gün, bizim aleyhimize işliyor. Bugüne kadar yüzeyden numuneler alınmıştı; ancak oradan elde edilen veriler yetersiz tabii ki, o yüzden biz su altından numuneler almaya çalıştık; ancak bu bile yeterli olmayabilir, zira akıntılar söz konusu. Dolayısıyla bunun etkilerinin tam olarak tespit edilmesi oldukça uzun çalışmalar da gerektirebilir; ancak bizim bunların hiçbirine zamanımız yok. Çünkü atık yavaş yavaş suda çözünerek rahatlıkla yayılabilecek nitelikte, dolayısıyla her geçirdiğimiz saat bile bizim için değerli."

Şu anda gemi battıktan sonra etkilerinin anında görülmesinin beklenemeyeceğini vurgulayan Dökmecibaşı, söz konusu maddenin ağır bir metal olduğunu ve etkisini zaman içerisinde ortaya çıkaracağını sözlerine ekledi.

En Çok Aranan Haberler