ANKARA(ANKA)- Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, borçları nedeniyle emekli maaşına haciz konan babaya, refah içerisinde yaşayan oğlunun "yardım nafakası" ödemesi gerektiğine karar verdi. Davacı baba, bankalara olan kredi kartı borçları nedeniyle SSK'dan aldığı emekli aylığının haczedildiğini, aylık gelirinin 225 YTL olduğunu, yüksek gelir sahibi ve refah içerisinde olan oğlundan kendisine aylık 2 bin 250 YTL, halen 7. sınıf öğrencisi olan küçük oğlu için de 750 YTL yardım nafakası bağlanması için dava açtı.
Davalı oğul, babasının dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanmak suçlarından dolayı mahkum olduğunu, İstanbul Defterdarlığı'na başvurarak kendisini ihbar ettiğini, ölümle tehdit ve hakaret suçlarından yargılandığını, yanında çalışan hizmetçisinden evlilik dışı çocuğu olduğunu ve bu nedenlerle yardım nafakası isteyemeyeceğini belirtti.
Mahkeme, taraflar arasındaki aile bağlarının, babanın kusuru ile ortadan kalktığını, davacı babanın, oğlunu ölümle tehdit suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığını ve aile bağlarının temelinden sarsıldığını belirterek, aile birliğinin sağladığı hak ve yükümlülüklerin ortadan kalktığını belirterek davanın reddine karar verdi.
Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozarak borçları nedeniyle emekli maaşına haciz konan babaya, refah içerisinde yaşayan oğlunun "yardım nafakası" ödemesi gerektiğine karar verdi.
-REFAH İÇİNDEKİ OĞULA NAFAKA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Yargıtay, verdiği emsal kararda şu görüşleri dile getirdi:
"Medeni Kanun'un 336. maddesi uyarınca, korunmaya muhtaç kişilerin bakımı bununla yükümlü kurumlar tarafından sağlanır. Bu kurumlar, yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü hısımlarından isteyebilir. Yasanın bu hükmü de gözetildiğinde, nafaka yükümlülüğünün yasanın emrettiği ve özellikle refah içerisinde olan altsoy (oğul) için kaçınılmaz bir yükümlülük olduğu görülmektedir."
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, yardım nafakasının ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı sosyal bir ödev olduğunu ve kanun koyucunun bunu kişilerin ve toplumun vicdanına bıraktığına dikkat çekerek şunları belirtti:
"Yardım nafakası, zarurete düşen hısmın yaşamını sürdürebilmesi için zorunlu yardım isteğidir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Yardım nafakasının koşulları objektiftir ve bu koşulların gerçekleşmesi halinde nafaka borcu doğmaktadır. Aileye karşı vazifelerini ağır surette ihmal edenlerin, nafaka isteyemeyeceği Medeni kanun'un 510. maddesi uyarınca kabul edilmektedir. Uygulamada, aile bağlarının temelinden sarsılması halinde nafaka yükümlülüğünün ortadan kalkacağı kabul edilmektedir. Davacı 70 yaşlarında, nafaka yükümlüsü oğul refah içerisindedir. Aile bağları babanın kusuru ile zayıflamıştır. Ne var ki, Medeni Kanun'un 2. maddesindeki dürüstlük kuralı, bu koşullarda davalı oğlun nafaka yükümlülüğünü ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilmemelidir. Oğlun, yardıma muhtaç duruma gelmiş olan babasına karşı asgari yaşama giderlerini karşılama borcu, dürüstlük kuralı gereği ortadan kaldırılamaz. Aksini gerektirir. Zira, altsoyun (oğlun) üstsoya(babaya) karşı yardım yükümlülüğü ile üstsoyun altsoya karşı olan yardım yükümlülüğünün ahlaki, geleneksel ve toplumsal nedenleri farklıdır."
Yargıtay, verdiği kararda "Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Aile bağları, babanın kusuru ile zayıflamasına rağmen, oğlun yardıma muhtaç hale gelmiş olan babasının asgari yaşama giderlerini karşılaması gerekir" görüşünü dile getirdi.
Bu kararın ardından, refah içerisinde yaşayan çocuklar, yoksul duruma düşen anne ve babalarına nafaka ödemek zorunda kalabilecek.