HABER

Zevklerimiz için yaşadıklarını öğrenmediğimiz ve sürekli eziyet çektirdiğimiz canlılar: Hayvanlar!

Gelenekler, eğlence sektörü, giyim-kuşam, merak derken insanoğlu dünyada yaşayan tek canlı olduğu düşüncesiyle hayvanlara aslında acı çektirdiğinin farkında bile değil.

Zevklerimiz için yaşadıklarını öğrenmediğimiz ve sürekli eziyet çektirdiğimiz canlılar: Hayvanlar!

Selim Gerçeker / Mynet Haber

Bazılarımız o kadar gelişemedi ki hala hayvanları bize hizmet etmek için var olan canlılar olarak görüyor, onlara eziyet etmekten hiçbir şekilde kaçınmıyoruz.

Hayvan hapishaneleri

Evet hapishane. Bizim hayvanat bahçesi olarak bildiğimiz ve çoluk çocukla birlikte doldurduğumuz hayvanların demir parmaklılar arkasında tutulduğu yerler. Hem de hiçbir suçları olmadığı halde onları doğalarından koparıp sırf merakımızı gidermek ve bazı şirket ve kuruluşlara para kazandırmak için kullanılan hayvanlar. Her ne kadar bizler onları izleyerek mutlu oluyorsak aslında onlar hiç de mutlu değil. Hatta bazıları ağlıyor, can çekişiyor, hatta deliriyor.

İlk olarak şu örnekle başlayalım;

Endonezya'da Yani isimli bir fil geçtiğimiz günlerde Bandung Hayvanat Bahçesi'nde uzun zaman pislik içinde bırakıldığı için vücudunda yaralar açıldı ve insanlardan uzaklaştırılarak ölüme terk edildi. Hayvanat bahçesinin doğasından kopartıp sırf insanlara göstermek uğruna demir parmaklıklara kapattığı fille işi bitince pislik içinde bıraktı. Ardından yaralarıyla birlikte acı çekmeye başlayan fil, hayvanseverlerin yardımıyla ne kadar hayatta tutulmaya çalışılsa da çabalar yeterli olmadı. Yani, ölürken acı çekti ve aynı ona zulüm yaşatan insanlar gibi canı yandığı için ölmeden önce gözyaşı döktü. Her ne kadar yapılan kampanyalarla geçici olarak hayvanat bahçesi kapatılsa da hiçbir çaba Yani'nin çektiği acının karşılığı olamaz.

Bir diğer örnek yine geçtiğimiz günlerden bu kez ölürken ağlayan değil, ölmeden önce deliren bir kutup ayısı.

Bir kutup ayısının delirmesine şaşırdınız mı? Çoğumuz hayvanların bir psikolojisi olduğunu bile düşünmüyoruz. Ama evet hayvanlar da delirebiliyor. Özellikle onları doğasından, ailesinden kopardığınız zaman. Arturo adlı Kutup Ayısı ABD’de doğup bir süre Amerikan hayvan hapishanelerinde ömrünü harcadıktan sonra Arjantin’in _Mendoza “Hayvanat Bahçesi”_nde 23 yıl geçirdikten sonra son yıllarını delirerek geçirdi ve en sonunda hayata gözlerini yumdu. İsminden de anlayacağınız gibi Arturo bir kutup ayısı. Yani aynı kendi cinsindekiler gibi buz kaplı iklimlerde yaşamak için evrimleşmiş bir hayvan. Ancak Arturo'nun beton bir hapishanede yaşaması yetmezmiş gibi bir de sıcaklığı 40 derecelere dayanan Arjantin sıcağıyla baş etmek zorundaydı. Hayvan hakları aktivistleri her ne kadar Arturo'yu daha soğuk şartları olan Kanada'daki hayvanat bahçesine transfer ettirmek istese de Mendoza Hayvanat Bahçesi'nin yolda ölür bahanesiyle bu transfere izin vermediği Arturo, hayvanat bahçesine çok para kazandırıyordu. Eh, tabii 40 derece sıcaklıkta kutup ayısı görmek isteyen meraklı birçok insan vardı. Arturo son zamanlarda sıcakların ve yalnızlığın etkisiyle zombivari hareketler sergiliyordu. Dünyanın en mutsuz hayvanı lakabını alan Arturo'nun son günlerinde çekilen videosu vicdanı olan her insanın yüreğini parçalayacak düzeyde.

Haberler servis edilirken "dünyayı yasa boğdu" ya da "dünyayı ağlattı" gibi manşetler kullanılıyor. Ancak bu acıları onlara yaşatan manşette sözde yasa boğulan bizleriz. Çoğumuz çocuklarınızı gezdirmek istediğiniz hayvanat bahçelerine para kazandırarak hayvanların hapsedilmesine ön ayak oluyoruz. Eğer talep olmazsa hayvanat bahçesi sahiplerinin hayvanları bir yerlere hapsetmekten vazgeçme ihtimalleri var. Peki bu kadar dirayetli ve vicdan sahibi miyiz? Onların da delirdiğini, ağladığını, çocukları, çevreleri ve bir doğaları olduğunu kabul edebilecek miyiz? Yoksa aman ne olacak diyerek çocuklarımızı mutsuz maymunların kafeslerinin önüne götürüp onları taklit etmesine seyirci mi kalacağız?

Hayvanların soytarı gibi oynatılıp işkence edildiği sirkler

İnsanları eğlendirme gibi bir ihtiyaçları olmayan hayvanların, cebini doldurmak için eğlence sektörüne atılmış insanlar tarafından dev çadırlarda hapsedilerek işkence görülmesi... Kırbaçlarla, çivili sopalarla, ve bir takım işkence yöntemleriyle zulüm gören hayvanların sırf insanları eğlendirip sirk sahibine para kazandırmak için çeşitli acılarla eğitilmeleri yine sirklere para veren biz insanlar yüzünden.

Sözde Spor ve Bahislere Alet Edişimiz

At, devekuşu ve köpek gibi hayvanların yarıştırılması, ayrıca ülkemizde yasal olmayan horoz dövüşleri ve dünyada çoğu yerde yasal olmamasına rağmen yapılan köpek dövüşleri ve son olarak İspanya'da bir gelenek olan gelmiş boğa güreşleri... Bunların yine tüm sorumlusu insanlar... Hayvanların bunlardan zevk aldığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Yine doğalarından koparılan hayvanlar, insanların zevklerini ve ceplerini tatmin etmek için yasal veya yasadışı yollarla işkenceye maruz kalıyor. Köpekleri bir tavşanın peşinden koşturmak, atların üzerine binip kamçılayarak dört nala yarıştırmak, köpekleri çığrından çıakrıp birbrilerini öldürürcesine dövüşmelerini izlemek... Sırf birkaç kuruş kazanacağım diye iki canlıyı ölüm dövüşüne çıkarıp bunlardan zevk almak... Gerçek bir hayvansever köpeğinin bir başka köpeği parçalamasına asla izin vermez.

Bunların yanı sıra İspanya'da asırlardır devam eden ve bir gelenek haline gelen boğa güreşi de tamamen masum bir hayvanı öldürmek üzerine halkı eğlendirmek amacıyla tasarlanmış canice bir oyundan farksız değil. Kızdırılmış boğaların arenaya salınması ve eli silahlı matadorların şov amaçlı boğaların sırtlarına mızrak geçirerek peşlerinden koşturması ve bundan keyif alan bir kitle mevcut. Alınan her bilet bu geleneğin devam etmesi ve masum hayvanların ölmesine yeni bir katkı.

Vücutlarından eşya yaptığımız hayvanlar

İnsan derisinden bir adet çantaya ya da erkek arkadaşınızın dişlerinden bir kolyeye ya da çok sevdiğiniz arkadaşınızın yumuşacık saçlarından kürk giymeye ne dersiniz? Kısaca birhayal kurup empati kurmaya çalışın. Zor biliyorum ancak küçük bir araştırmayla örneğin bunun gibi fillerin sırf dişleri için nasıl kafalarının acımasızca parçalandığına bakabilirsiniz. Parçalayanlar bunu kendileri için değil fildişiden eşyalar satın almak için bekleyen insanlara ürün satan şirketler için yapıyor. Yani sırf siz satın aldığınız için... Aynı şekilde çanta yapımında acı çektirilen sürüngenler ve özellikle kürk yapımında kullanılan tilki,kemirgengillerden bazıları, kedigiller ve ayılar gibi birçok kürkü olan hayvana işkence edilerek derileri soyuluyor. Eğer daha fazla detaya girip nasıl bir vahşete ortak olduğunuzu görmek istiyorsanız bu videoyu da izleyebilirsiniz:

Teknoloji sayesinde işimize yaramamasına rağmen hala köle gibi çalıştırdığımız hayvanlar

Çok fazla uzaklara gitmeden, yakın zamanlarda tartışma konusu olan faytonları az çok biliyoruz. Özellike yaz aylarında Büyükada'da yapılan fayton turlarında birçok at, ağırlığa ve sıcak havaya dayanamayarak yere düşmüştü. İyi beslenmeyen ve gün boyu ada ziyaretçilerini gezdirmek zorunda kalan atlara adeta güler yüzlü şekilde işkence ediliyor. Sırf eski zamanlardan gelen bir nostaljisi var diye ada turlarının faytonla yapılması atlara eziyetten başka bir şey değil. Sırf bu hizmeti verenler ceplerini dolduruyor diye hayvanlara yaptıkları zulmü sadece faytona binmek yerine bisiklete binmeyi tercih ederek bile durdurmamız çok kolay.

Durumun ne kadar içler acısı olduğunu da buradan okuyabilirsiniz.

Hiçbir suçları yokken kazanç ve eğlencemiz uğruna, aynı insanlar gibi duyguları olan bu canlılara ne kadar zulüm etmeye devam edeceğiz? Dünyada sadece insanların olmadığını başka canlıların da olduğunu ve hep birlikte uyumlu yaşamazsak durumun daha da kötüleşeceğini ne zaman anlayacağız?

En Çok Aranan Haberler