ANKARA (İHA) - Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, AB ülkelerinin Türkiye'yi AB üyesi olarak görmek istememelerinin asıl nedeninin, giderek kıtlaşan kaynaklardan alacakları payın azalmasından duydukları endişe olduğunu belirterek, Türkiye'nin yeni bir tarım stratejisi oluşturması gerektiğini söyledi.
Yetkin, Ankara İçkale Oteli'nde düzenlediği basın toplantısıyla, TZD tarafından hazırlanan 'Tarım Politikaları ve AB: Türkiye Gerçekten AB Üyeliğini İstiyor mu?' başlıklı raporu kamuoyuna açıkladı. Toplantıda, Türkiye'nin, Aralık ayında yapılacak olan AB liderler zirvesiyle, büyük ihtimalle AB ile tam üyelik müzakerelerine başlayacağını ifade eden Yetkin, bu sürecin, mutlaka tam üyelikle sonuçlanamayabilecek olması nedeniyle diğerler ülkelerinkinden farklı olduğunu vurguladı. TZD olarak, Türkiye'nin AB ile yürüteceği müzakere sürecinin kilit noktalarından birinin de tarım sektörü olduğuna inandıklarını dile getiren Yetkin, 2000 yılı verilerine göre Türkiye'deki toplam istihdam içersindeki tarım çalışanlarının payının yirmi milyon kişi ile yüzde 39 olduğunu, bu oranın AB genelinde ise yüzde 5 civarında bulunduğunu belirtti. Yetkin, Türkiye'deki 27 milyon hektarlık tarım alanının, AB'deki toplam 134.3 milyon hektarlık alanın yüzde 23.5'ine denk geldiğini sözlerine ekledi.
AB Komisyonu tarafından hazırlanan son İlerleme Raporu'nda, Türkiye'nin tarım sektöründeki gelişiminin bir önceki ilerleme raporuna göre 'çok az' olarak değerlendirildiğinin altını çizen Yetkin, "Tarım, Türk ekonomisinin en önemli sektörlerinden biri olmaya devam etmektedir. 2003 yılında tarımın GSMH'ye katkısı yüzde 12.2 olarak hesaplanmıştır. 1983'ten bu yana yüzde 21.4'ten 2003 yılında yüzde 12.2'ye düşmüştür" diye konuştu. Yetkin, Türkiye'de Tarım Reformu uygulama sürecinde 1999-2002 yılları arasında şu değişimlerin yaşandığını söyledi:
"Tarım kesimine kaynak aktarımında 4.3 milyar dolarlık bir azalma olmuştur. Tarımsal gelirde yüzde 16 kayıp gerçekleşmiştir. Tarımsal sübvansiyonlarda 5.5 milyar dolarlık bir azalma görülmüştür. Tarımsal üretimde yüzde 4 oranında azalma ortaya çıkmıştır. Tarımsal karlılıkta düşüş görülmüş ve çiftçi kesimi net 1.45 milyar dolarlık kayba uğramıştır".
Açıklamasında, AB'nin temelinde tarım politikalarının bulunduğunu ifade eden Yetkin, "Ortak Tarım Politikası (OTP), Avrupa Topluluğu'nu oluşturan Roma Anlaşması ile ilk ortak politika olarak belirlenmiştir" dedi. AB'nin genişleme sürecinde çok önemli bir rol oynayan Tarımsal Garanti ve Yönlendirme Fonu'nun (FEOGA) Topluluğun geri kalmış bölgelerini geliştirmeyi amaçladığını sözlerine ekleyen Yetkin, yeni üyelerin tarımsal yapıları ile eski üyeler arasındaki farkı gidermek için kullanılan FEOGA'dan Yunanistan'ın üyelik sürecinde 50 milyar dolar yardım aldığını hatırlattı. FEOGA'nın 2002 yılında 44.5 milyar Euro ile AB bütçesinin en büyük kalemini oluşturduğuna temas eden Yetkin, halen AB bütçesinden tarım sektörüne kaynak ayrıldığını bildirdi. Yetkin, Türkiye'de ise altı kalem dışındaki tüm fiyat desteklerinin kaldırıldığını vurgulayarak, Yunanistan'da 49 Cent/kg olan pamuk destek priminin Türkiye'de 6 Cent/kg seviyesinde bulunduğunu kaydetti.
AB'YE UYUM SÜRECİNİ SANCISIZ ATLATABİLMESİ İÇİN TÜRKİYE'NİN TOPLAM 11.3 MİLYAR EURO'YA İHTİYACI VAR Türkiye'nin uyum sürecinin sancısız olarak atlatılabilmesi için doğrudan gelir desteği olarak 8 milyar Euro, pazar önlemleri için 1 milyar Euro, kırsal kalkınma önlemleri için de 2.3 milyar Euro olmak üzere toplam 11.3 milyar Euro'ya ihtiyacı olduğunun altını çizen Yetkin, söz konusu rakamın AB'ye son olarak katılan 10 üyeye verilen desteğin toplamından fazla olduğuna işaret etti.
Yetkin, Türkiye'nin AB'ye üye olmasının, diğer ülkelerin FEOGA başta olmak üzere tarımsal fonlardan almış oldukları desteklerin azalmasına yol açacağını, bu ülkelerin gerçek anlamda bu sebepten dolayı Türkiye'yi AB üyesi olarak görmek istemediklerini dile getirdi. AB ülkelerini Türkiye'ye karşı samimi olmamakla suçlayan Yetkin, "Türkiye'nin AB'ye üyeliği, AB içindeki pasta kavgasını kızıştıracak" dedi. Yetkin, "Türkiye'nin üyeliğine karşı AB içinde gelişen hareket, yalnızca siyasi kriterler ya da kültürel, dinsel, etnik ön yargılardan kaynaklanmamaktadır. Türkiye, AB'nin giderek kıtlaşan kaynakları açısından bir tehdit unsuru olarak görülmektedir. Ancak bu açıkça söylenemediğinden, karşıtlık başka alanlarda dile getirilmektedir. AB, Türkiye'ye karşı samimi davranmamaktadır" açıklamasında bulundu.
Türkiye'nin, AB üyeliği konusunda yapması gereken en önemli şeyin yeni bir tarım stratejisi oluşturmak olduğunu sözlerine ekleyen Yetkin, yapılması gerekenleri şöyle özetledi:
"Tarımda rekabet gücünü ve verimliliği artırmak, yani maliyetleri düşürmek. Türkiye kaçınılmaz olarak bunu yapmak zorundadır. Tarımsal işletmelerin yapılarını modernleştirmek, işletme sayısı ve nüfusunu azaltmak. Bu dönüşüm sürecinde açığa çıkacak işgücünü istihdam etmeye ve tarımsal işletmelerin karlılığını artırmaya yönelik bir tarımsal sanayileşme hamlesi başlatmak". Yetkin ayrıca, Türkiye'nin üyelik müzakeresi sürecinde, taleplerini açık bir şekilde dile getirmesi gerektiğinin de altını çizdi. Açıklamasının ardından gazetecilerin sorusunu yanıtlayan Yetkin, "Türkiye AB'ye girmelidir. Bu çok açıktır. Burada sorun olan AB'ye bu şekilde giremeyeceğimizdir. AB'ye böyle bir politika ve anlayışla girilemeyeceğidir. Hiçbir ülke kendi menfeatlerini korumadan ayakta duramaz. Kimsenin Türkiye'nin AB'ye girmesine bir itirazı yok" dedi.