YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Zirve Sanığı Çınar: JİTEM'ci, Infaz Ettiği Kişilerden Kulak Koleksiyonu Yapmış

Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin davada ifade vermeye devam eden sanık İlker Çınar, JİTEM’in Türkiye Ulusal...

Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin davada ifade vermeye devam eden sanık İlker Çınar, JİTEM’in Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesi'nin (TUSHAD) kontrolünde Doğuda birçok infaz gerçekleştirdiğini, davanın sanıklarından JİTEM mensubu Abdullah Atılgan’ın infaz ettiği kişilerden kestikleri kulaklardan koleksiyon yaptığını iddia etti.

Zirve Yayınevi’nde, biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazının kesilerek öldürülmesi olayına ilişkin Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 66. duruşmasında ifade vermeye devam eden sanık İlker Çınar, önemli iddialar ortaya attı. 1954 yılında Seferberlik Tetkik Kurulu içinde kurulan TUSHAD bünyesinde Siyah ve Beyaz Kuvvetler bulunduğunu, bunların komünizm tehdidine karşı sivil halk arasında seçilen kişilerce oluşturulduğunu ileri süren Çınar, bu yapının 1990'da komünizm tehdidinin ortadan kalkmasıyla birlikte misyonerliği tehdit algısı olarak geliştirdiğini söyledi. Örgütün bu doğrultuda faaliyetlerini devreye koyduğunu dikkat çeken Çınar, Seferberlik Tetkik Kurulu’nun 31-15 numaralı Sahra Talimnamesi’nin uygulamaya konulduğunu ifade etti. Çınar, bu çerçevede Beyaz ve Siyah Kuvvetler olarak iki unsur yapılanması olduğunu dile getirdi.

Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görev yapacakların, daha çok milliyetçi kişiliğe sahipler arasından seçildiklerini anlatan Çınar, Hrant Dink, Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi cinayetlerinde aktif rol alan şahısların özelliklerine bakıldığında bunun görülebileceğini söyledi.

JİTEM adlı kuruluş tarafından 1990'lı yıllarda Doğu'da illegal faaliyetler yürütüldüğünü ifade eden Çınar, Jandarma içinden seçilen JİTEM personelinin operasyonel faaliyetler yürüttüğünü savundu. Çınar, "Aslında istihbarat değil, infaz yaparlar. TUSHAD, beyaz ve siyah kuvvetler gibi JİTEM'i de kontrol ediyor. JİTEM elemanları küçük çaplı faaliyetler yürütebilirler. JİTEM'in büyük toplumsal eylemler yapamadığının en önemli göstergesi 2005'teki Şemdinli olayıdır. Bu olayda, JİTEM tarafından toplu infial yaratılmak istenmiştir ama 'iyi çocuklar' olarak tanımlanan JİTEM elemanları bu işi eline, yüzüne bulaştırmıştır." diye konuştu.

Emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, rütbesi albaydan aşağı olanların ‘iyi çocuk’ tanımlamasını anımsatan Çınar, Emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un kendisi için rütbesini küçümseyerek ‘albaydan aşağı rütbelilerle işinin olmayacağını’ ifade etmesini manidar bulduğunun altını çizdi.

JİTEM elemanlarının, vatana ihanet ettiklerini düşündükleri kişileri sorguladıktan sonra özellikle kafasına sıkarak infaz ettiğini ileri süren Çınar, “JİTEM'in tetikçilerinin, bölge kültürüne hakim genelde Kürtçe bilen itirafçılardan seçilirdi. Tutuklu sanık Abdullah Atılgan da bu şekilde seçildi. Çınar, JİTEM Batı'da değil, Doğu'da etkindir. 1990'ların başında aktif hale gelen JİTEM, Susurluk olayında deşifre oldu. Bu yapı, 2008 yılında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın takip edilmesi olayının ardından deşifre oldu. Bununla birlikte sivil yapılanmaya dağılma yönünde emir geldi. Ancak bu bir manipülasyondu. Tabii ki bu bir hileli yönlendirme, yanıltmaydı." ifadelerini kullandı.

JİTEM'in hala aktif olarak çalıştığını ileri süren Çınar, TUSHAD, JİTEM ve Beyaz Kuvvetler'in illegal faaliyetlerine devam ettiğini, TUSHAD'ın idari koordinasyon merkezi olduğunu savundu. Çınar, "TUSHAD'ın içindeki birimlerden Beyaz Kuvvetler hiyerarşik açıdan başta gelmektedir. Sonra Siyah kuvvetler gelir. JİTEM ise bu hiyerarji içinde yer almaz. Sadece operasyonel anlamda TUSHAD'dan talimat alır." dedi.

JİTEM'in kurulmasıyla Güneydoğu'da faili meçhullerin başladığını, evlerinden alınarak götürülen birçok insana hala ulaşılamadığını belirten Çınar, bu cinayetlerin arkasında JİTEM'in olduğunu iddia etti. Tutuklu sanık Abdullah Atılgan'ın, JİTEM mensubu olarak öldürdüğü kişilerden kendisine bahsettiğini iddia eden Çınar, "Öldürdüğü insanların kulaklarını kesmiş ve bunları bir koleksiyon haline getirmişti. Koleksiyonundaki bütün kulakların isimlerini biliyordu. Bir gün birini göstererek, bunun 'Cumartesi Anneleri' arasında yer alan bir kadının çocuğunun olduğunu söylemişti. Bunları ipe geçirmiş kimi sağa kimi sola bakıyordu. Mosmor olmuştu." ifadelerini kullandı.

“İRTİCAYI TEHDİT OLARAK LANSE ETTİLER”

Beyaz Kuvvetler içinde aktif olarak rol aldığını öne süren Çınar, Siyah Kuvvetler'in ise operasyonel silahlı bir birim olduğunu savunarak, "1990'lı yıllarda Ahmet Taner Kışlalı, Fahriye Üçok, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy gibi siyasi cinayetlerle Gaffar Okkan'ın öldürülmesi olayı da Siyah Kuvvetler'in yaptığı faaliyetler arasındadır. Ne kadar kaza gibi görünse de Eşref Bitlis'in ölümü de rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümünün de bir suikast olduğunu, TUSHAD'a girdikten sonra yapılan konuşmalarda bizzat duydum. Bu hususlar, misyonerlik faaliyetleri kapsamında TUSHAD tarafından Mersin'de görevlendirildikten sonra 2 kez daha birebir eğitim almak amacıyla Ankara Güvercinlik'teki Jandarma Okulu'na geldiğimde jandarma görevlileri tarafından bizzat söylenmiştir." şeklinde konuştu.

Özal'ın kalp krizi geçirmesi için kendisine Polonyum 210 maddesi verildiğini ileri süren Çınar, ancak ilaçların kim ya da kimler tarafından ne şekilde verildiğini bilmediğini söyledi. Çınar, Özal'ın otopsi raporunun kendisini doğruladığını belirtti. Bitlis'in ölümünün de kaza süsü verilerek suikast sonucu olduğunun kendisine bildirildiğini kaydetti.

“ZİRVE, TUSHAD'IN MALATYA HÜCRESİ TARAFINDAN YAPILDI”

Tutuklu sanıklardan eski Malatya Jandarma Alay Komutanı Mehmet Ülger'in, 2008 yılına kadar Malatya'da görev yaptığını, ancak bu tarihten sonra bir takım dengelerin değiştiğini ileri süren Çınar, o dönem 2. Ordu Komutanlığı'na Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel getirildiği için rahat hareket edemez hale geldiklerini savundu. Ülger'in binbaşı olduğu 1999 yılında Batı Çalışma Grubu'na bir andıç hazırladığını ileri süren Çınar, bu andıçta Ülger'in ezanın Türkçe okunması talebinde bulunduğunu iddia etti. Buna ilişkin belgenin kendisinde olduğunu söyleyen Çınar, ezanın Türkçe okunmasını isteyen biriyle bir Ruhi Abat gibi İlahiyat Fakültesi araştırma görevlisinin nasıl bir araya gelebildiğini sordu. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın TUSHAD'ın görevini yapmak üzere, illegal yapı hissedildiği için 2010 yılında kurulduğunu öne süren Çınar, istihbarat birimleri arasındaki sıkıntı dolayısıyla Müsteşarlığın halen tam olarak aktif hale geldiğini düşünmediğini belirtti.

Zirve Yayınevi cinayetlerinin menfur olmadığını ileri süren Çınar, "Zirve Yayınevi cinayetleri belirli bir plan, bir amaç çerçevesinde spesifik eylemden oluşan bir operasyondur. Bu operasyon, Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda hizmet eden TUSHAD'ın talimatlarıyla gerçekleştirilmiştir." dedi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler