MAGAZİN

'Zor da olsa ciddiye alındım!'

Berrak Tüzünataç yeni filmi Ejder Kapanı hakkında konuştu.

'Ejder Kapanı'ndaki sevişme sahnesiyle sürekli gündemde tutulan Berrak Tüzünataç'ın oyunculuğunu konuşma zamanı geldi. Film artık vizyonda... Berrak'ın sinemada tek derdi: Gerçeklik duygusunu yakalamak

'Ejder Kapanı' pedofili gibi sert bir konudan yola çıkarak Türkiye'deki adalet sistemini sorguluyor. Öncelikle, bir vatandaş olarak pedofili suçları hakkında sen ne düşünüyorsun?

Üçüncü sayfa haberlerinde bile okumaya en az tahammül edebileceğim bir durum pedofili... İşin içine çocuk giriyor. Bir çocuğun tacize, tecavüze uğraması, öldürülmesi kadar daha acı ne olabilir ki bu hayatta. Bu suçu işleyen kişiyle empati kurmak, 'Acaba neden yaptı?' diye sormak bile çok zor. İnsan vicdanı kolay kolay izin vermiyor bu sorunu anlamaya çalışmaya... Evet, hayatın içindeki en büyük trajedilerden birini seçiyor filmimiz ve izleyicileri büyük bir hesaplaşmaya davet ediyor.

"Empati bile kuramayız" deyince aklıma 'Closer' geldi. İzledin mi o filmi?
Evet, etkileyici bir filmdi ve oradan çıkan sonuç da pedofilinin bir hastalık olduğuydu. Zaten hastalık olmasa, durduramazsınız kendinizi. Tabii bir de bunu yaşayan, yani kurban olan taraf olduğunda ne hissettiğiniz var.

ADALET SİSTEMİNDEKİ BOZUKLUKLAR TARTIŞILMALI
Evet, tecavüze uğramış, hatta öldürülmüş bir çocuğun ailesinin yerine kendinizi koyduğunuzda cinnet geçirmek kadar doğal bir şey yok belki de...
Tek çıkış yolumuz, böyle bir durumda bunun bir hastalık olduğunu kabul etmek belki de. Aksi takdirde bu durumu hastalık kabul etmezsek, öldürürüz o insanları. Hepimiz katil oluruz yani. Benim için bu filmin en önemli özelliklerinden biri de bu bıçak sırtı konunun bizim hayatımızın içinden işlenmiş olması. Yani 'Rahşan Affı', karakolda polisler arasında geçen diyaloglar, hepsi Türkiye'de olan şeyler. Bizim Kenan (İmirzalıoğlu) ile bir şakalaşma, kapışma sahnemiz vardı. O dövüş koreografisinde bile popoya tokat olayıyla Türkleştirdik durumu. Seri katil öyküleri, Türk Sineması'nda çok az işlenmiş. Seri katil olayını bile Türkleştirdik. Yani izleyici bu filmi izlerken, "Böyle bir katil Türkiye'de olur mu?" diye sormayacak.

Bu film, suçluların çok az cezayla dışarı çıkmasını sağlayan adalet sistemindeki çarpıklıkların sorgulanması için bir tartışma platformu oluşturabilir mi toplumda?
Öyle bir gücü var mı bilmiyorum ama böyle bir tartışma ortamının doğmasını isterim. Zaten böyle meseleleri sorguladığı için Uğur Abi (Yücel) bu filmi çekmek istedi. Bu filmde oynamayı tercih ettiğimize göre biz de bir şeylerin sorgulanmasını istiyoruz. İnşallah herkes bu filmi izledikten sonra senin gibi bu soruları kendine sorar.

Asıl güzel olan da, 'Ejder Kapanı'nın anlatacak derdi olan bir gişe filmi olması...
Evet, filmimiz böyle sert bir konuya rağmen geniş kitleleri salonlara çekebilecek bir yapıya sahip. Çünkü bu filmde aksiyon ve gerilimin yanı sıra komik diyaloglar da var. Sinema filminin daha büyük bir sorumluluk olduğunu bilen bir ekiple çalıştım. Çünkü sinema filminde insanlar sizi tercih ediyor. Televizyonda zap yaparkenki durum değil bu. Yani seyirciyi sinemada hayal kırıklığına uğratmanın faturası daha ağır olur. Dizileri küçümsemiyorum ama sinema daha önemli. Çünkü dizilerde olduğu gibi boş vakitlerinde insanların karşısına çıkmıyorsunuz. İnsanlar gelip bilet alıyor ve değerli vakitlerini size ayırıyorlar.

O SAHNEDEN HABER ANLAMINDA NEMALANDILAR
Kişisel fikrimi söyleyeyim: 'Ejder Kapanı'ndaki performansın öncekilere göre hem daha iyi hem de çok doğal...
Teşekkürler... Sinema, yönetmenin sanatıdır. Sahne ise oyuncunun. Sinemada, oyunculuk da dahil olmak üzere her şeyin hükümdarı yönetmendir. Eğer performansımı beğendiyseniz bu başarı yönetmene aittir diye düşünüyorum. Oyuncusuna çok sahip çıkan bir yönetmenle çalıştık. Uğur Abi'nin (Yücel) oyunculuktan yetişmesinin olumlu etkisini de çok yaşadık. Hakkımda yaptığınız övgülere gelince... Her şeyin en iyisini yapmaya çalıştım. Doğal olmaya çalışıyorum zaten. Çünkü konservatuvar mezunu bir oyuncu değilim. Teknik, metot vs. ile ilgili fazla bir temelim olmadığı için oyunculuk anlamında yapmaya çalıştığım tek şey, gerçekliği yakalamak.

Film biraz da polislerin psikolojisine de eğiliyor. Çekimlerden önce polislerin ortamına girdiniz mi?
Ziyaret ettiğimiz karakollar oldu ama, "Merhaba tanışalım" diye gittik, sadece ortamı soluduk. Sağ olsunlar onlar da bayağı destek oldu ama tabii ki o insanlar da baş başayken bizle oldukları gibi konuşmuyorlardır. Yanlış anlaşılmasın, bu her meslek için geçerli.

Kenan İmirzalıoğlu'nun canlandırdığı Celal'in, katili sorguya çekerken yaptığı konuşma tartışma yaratabilir...
Olabilir ama her şeyden önce bunun bir film olduğunu unutmamak lazım.

En büyük saçmalıklarımızdan biri de bu zaten. Perdeye yansıyanın kurgu olduğunu unutmak...
Evet, hemşiresinden berberine herkes en ufak bir eleştiri ya da yanlış anlaşılmada ayağa kalkıyor. Arkadaşlar bu bir film. Bizler eğlence endüstrisi olarak toparlanan bir başlığın altında bir iş yapıyoruz. Bu bizim hayal gücümüz. Quentin Tarantino 'Inglourious Basterds' filminde Hitler'i sinema salonunda öldürdü ve ben bayıldım bu harekete. Bu bir film ve hayal gücümüzle istediğimizi yapabiliriz. Mesela Kenan ile, bu filmde gerçekten seviştiğimizi düşünenler, Hitler'i de sinema baskınında öldü zannedecektir. Bu düşünce yapısı o kadar saçma ki, ne diyeceğimi bilemiyorum. Bence insanlar bir filme "Acaba ne hayal etmişler?" sorusuyla yaklaşmalı, o zaman bütün yanlış anlaşılmalar ortadan kalkar.

Sevişme sahneniz için çok şey yazıldı çizildi. İzledik ve bu kadar gürültü kopartacak bir durum yokmuş ortada...
Filmi izleyen herkes abartılacak bir sevişme sahnesi olmadığını görecek. Sadece şunu hesaplıyorlar: Film vizyona girene kadar biz bu sahneden nemalanırız. "Bak öyle değilmiş" dediğinizde ise, "Ben zaten öyle demedim" ya da "Aman dediysem dedim" benzeri laflar edecekler. Çıkacak şimdi öyle bir durum olmadığı ve kimse de bir şey demeyecek. Biz de bir dönem yanlış haberlerle hırpalanmış olmamızla kalacağız.

GERÇEKLİK HİSSİNİ VEREN BİR SEVİŞME SAHNESİ OLDU Yalnız şöyle de bir durum var; çıplaklık yok ama gerçeklik hissini veren bir sevişme sahnesiydi. Bu da sizin oyunculuk başarınız oluyor galiba?
Evet, gerçeklik hissini veren bir sevişme sahnesi oldu. Zaten oyuncunun görevi de bu duyguyu perdeye taşımak.

Sizinki başarılıydı ama Türkiye'de böyle sahnelerde genelde istenen sonuca ulaşılamıyor. Hatta bazen çok komik görüntüler ortaya çıkıyor ve oyuncular pişman oluyor...
Estetik dışı olması en kötüsü. En küçük düşürücüsü o olurdu. Zaten kendini açıyorsun bir şekilde. Bir de o estetik olmayınca çok utanç verici olur.

Tabii bu da yönetmene bağlı...
Aslında bir oyuncu, her zaman güvendiği yönetmenle çalışmalı. Sette yönetmeni de sorgularsan perişan olursun.

Son dönemde başarılı işlere imza attığını düşünüyor musun?

Son üç yıl benim için çok güzel geçti. Çok uğraştım oyunculukta bir yerlere gelmek ve ciddiye alınmak için. Artık mutlu olduğum, kendimi iyi hissettiğim bir dönemi yaşıyorum. İstediğim işi, istediğim kişilerle yapabilme ve yargılanmama ihtimalim güçlendi. Bu iyi bir şey.

HEPİMİZ VAMPİRE DÖNDÜK
Ağustosta çekildi ama filmin çok kasvetli, yağmurlu bir atmosferi vardı... Sanki filmi İngiltere'de çekmiş gibiydiniz.
O kasveti yakalamak için çok iyi izbe mekanlar seçildi ve çekimlerin çoğu gece yapıldı. Hepimiz vampire döndük...

NEJAT'LA NORMAL BİR ÇİFTİZ
Bu soru da magazin basınına armağan olsun... Niye Nejat İşler ve senin için hep 'aykırı', 'marjinal' çift diyorlar sence?
Biz çok ilginç bir çift değiliz. Normal bir çiftiz. Normal bir hayat yaşadığımıza inanıyoruz ama insanlar bizi nasıl görmek isterlerse öyle yansıtmaya çalışıyorlar.

GÜVENDİĞİM İNSANLARDAN ONAY ALIRIM
Paradan çok, kariyerinde yükselmene yardımcı olacak teklifleri tercih ediyorsun. Galiba bu da hem dizi hem de sinemada doğru tercih yapmana neden oluyor...
Tabii ki, her oyuncu gibi bana da farklı alternatifler sunuldu. Evet, benim için doğru proje paradan önce gelir. Şanslı bir dönemimdeyim ki, tercih edeceğim projeler fazla. Bu bir oyuncu için güzel bir lüks

HİSSİ DAVRANIYORUM Akıl hocan kim çok merak ediyorum?
Bir ekiple çalışıyorum ama tercihlerimde biraz hissi davranıyorum. Yani seçimlerim hep ne hissettiğimle alakalı... Zaten hissettiğimin aksine bir şey yaparsam da aklım hep öbür tarafta kalır, verimli olamam. Danıştığım insanlar oluyor ve genelde de güvendiğim insanlardan da onay alıyorum.

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler